https://islamansiklopedisi.org.tr/al-i-ahmed-seyyid-celal
Tahran’da doğdu. Babası Seyyid Ahmed Hüseynî-yi Tâlekānî ile amcası Âyetullah Mahmûd Tâlekānî zamanın önde gelen din âlimlerindendi. Ailesi İran’ın kuzeyindeki Mâzenderan bölgesinde Tâlekān şehrinin Ovrâzân köyündendir. Âl-i Ahmed ilk öğrenimini tamamladıktan sonra babası devlet okullarında okumasını istemediğinden bir süre saatçilik ve elektrikçilik gibi işlerde çalıştı. Ancak kimseye haber vermeden Tahran Dârülfünunu’nda gece derslerine devam ederek liseyi bitirince babası onu dinî eğitim alması için 1943’te Necef’te bulunan ağabeyi Seyyid Muhammed Takī’nin yanına gönderdi. Ancak asıl amacı Beyrut’a gidip eğitimini tamamlamak olan Âl-i Ahmed bu düşüncesini gerçekleştiremeden Tahran’a geri döndü. Din eğitimi almaktan vazgeçmesi ve dindarlıktan her geçen gün biraz daha uzaklaşması babası ve ağabeyi ile arasının açılmasına yol açtı. Lise son sınıfta iken birkaç arkadaşıyla birlikte eğitim ve kültür faaliyetleri için Encümen-i Islâh adında bir dernek kurdu. Muhsin el-Emîn’in Hz. Hüseyin’in yas töreniyle ilgili yanlış uygulamaları eleştirdiği et-Tenzîh li-aʿmâli’ş-Şebîh adlı risâlesini Farsça’ya çevirerek (Azâdârîhâ-yi Nâ-meşrû) bu derneğin yayınları arasında neşretti (1943). II. Dünya Savaşı’nın bütün hızıyla sürdüğü 1944 yılında İran’da gelişen Marksist akımlardan etkilenip Halk Partisi’ne (Hizb-i Tûde) girdi. Diyalektik materyalist düşüncenin peşinden giderek geleneksel dinî hayattan tamamen uzaklaştı.
1945’te Süḫan dergisinde yayımlanan “Ziyâret” adlı ilk hikâyesiyle yazı hayatına başladı. Aynı yıl yayımladığı on kısa hikâyeden oluşan Dîd ü Bâzdîd adlı kitabı, bir anlamda Âl-i Ahmed’in dinî hayattan ve aile çevresinden tamamen kopuşunun bir göstergesidir. Bu esnada çağdaş İran hikâyeciliğinin en büyük isimlerinden Sâdık Hidâyet ile tanıştı. Halk Partisi ve İşçi Birliği’nin (İttihâdiyye-yi Kârgerân) bürosunu açmak üzere Abadan şehrine gitti. 1946’da çağdaş İran şiirinin kurucusu sayılan Nîmâ Yûşîc ile tanıştı. Bir süre Şu‘lever Matbaası’nın ve Halk Partisi’ne bağlı öğrencilerin yayın organı olan haftalık Beşer gazetesinin müdürlüğünü yaptı. Bu sıralarda Halk Partisi’nin resmî yayın organı Merdom dergisini çıkarmakla görevlendirildi. Partiden ayrılıncaya kadar bu derginin on sekiz sayısını çıkardı. Aynı yıl Tahran Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yüksek Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra Fars dili ve edebiyatı alanında doktora yapmaya başladıysa da çeşitli sebeplerle çalışmasını yarıda bıraktı. Bu tarihten itibaren Tahran’daki çeşitli okullarda uzun süre öğretmenlik yaptı. Bu deneyimi sayesinde çeşitli makale ve hikâyelerinde İran’daki eğitim sisteminin çarpıklıklarını dile getirdi.
Halk Partisi’nin içinde hızla yükselen Âl-i Ahmed kısa zamanda partinin önemli ve etkili isimlerinden biri oldu. Ancak partinin İran’ın iç meselelerinden uzak, sırf Sovyetler Birliği’nin güdümünde ve Stalinci görüşler doğrultusunda hareket ettiğini düşünen on beş arkadaşıyla birlikte 1947’de partiden ayrıldı. Yakın çalışma arkadaşlarından Halîl-i Melikî’nin önderliğinde İran Sosyalist Halk Partisi’nin (Hizb-i Sosyalist-i Tûde-yi Îrân) kuruluş çalışmalarında yer aldıysa da basında çıkan suçlamalar yüzünden partinin varlığı kısa sürdü. 1947-1950 yılları arasında siyasetten uzaklaşıp çeviri işleriyle uğraştı. 1949’da çağdaş İran edebiyatının ünlü kadın hikâye ve roman yazarlarından Sîmîn-i Dânişver ile evlendi.
Dönemin başbakanı Muhammed Musaddık’ın İran petrolünün millîleştirilmesi konusundaki faaliyetlerine destek vermek için yeniden siyasete döndü. 1950’de Halîl-i Melikî ile Muzaffer-i Bekāyî’nin kurduğu İran Emekçileri Partisi’nde (Hizb-i Zahmet-keşân-i Îrân) çalışmalara başladı; bu partinin yayın organı olan Şâhid gazetesini çıkardı. Ancak Melikî ile Bekāyî anlaşmazlığa düşerek ayrılınca Âl-i Ahmed 1952’de Halîl-i Melikî’nin liderliğinde kurulan Üçüncü Güç Teşkilâtı (Sâzmân-i Nîrû-yi Sevvom) adlı yeni bir partinin içinde yer aldı ve bu hareketin yayın organı olan Neberd-i Zindegî adlı dergiyi çıkarmaya başladı. Yakın arkadaşlarından Nâsır-ı Vukūfî’nin haksız yere partiden ihraç edilmesini bahane ederek 1953’te bu partiden de ayrıldı. Musaddık hükümetini ve Ulusal Cephe’yi savunduğu için darbeden sonra 1953’te kısa bir süre hapis yattı; daha sonra Bâkır-ı Kumeylî ile birlikte Revâk Yayınevi’ni kurdu. İran’ın gözden ırak bölgelerinde yaptığı başarılı antropolojik araştırmaları yayımlandıktan sonra, 1955’te Tahran Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne bağlı Toplumsal Araştırmalar Merkezi tarafından bu konuda kendisine yapılan proje tekliflerini kabul etti. Fakat kısa bir süre sonra çalıştığı akademisyen grupla kendi düşünceleri arasındaki farklılıklar yüzünden projeden ayrıldı. 1957’de eşiyle birlikte Avrupa seyahatine çıktıktan bir yıl sonra yine antropolojik araştırmalar yapmak üzere Hûzistan bölgesine gitti. 1960’ta ʿİlm ü Zindegî dergisinin müdürlüğünü yaptı. 1962’de eşiyle birlikte Keyhân-i Mâh adında bir dergi çıkardıysa da ancak iki sayı yayımlayabildi.
Son yıllarında dindarca bir hayat sürmeye başlayan Âl-i Ahmed 1964’te hac vazifesini yerine getirdi. Yedinci Uluslararası Antropologlar Kongresi’ne katılmak üzere Sovyetler Birliği’ne ve 1965’te Harvard Üniversitesi’nin davetlisi olarak Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. İran içinde de ilmî konferanslara katıldı. 1968’de sansürle mücadele ve yazarların telif haklarını korumak için kurulan İran Yazarlar Birliği’nin (Kānûn-i Nivîsendegân-i Îrân) kuruluş çalışmalarında yer aldı. 8 Eylül 1969 tarihinde Gîlân’ın Esâlim nahiyesinde vefat etti ve Tahran’da defnedildi.
Âl-i Ahmed’in hikâyelerinde gelenek-modernizm çatışması, kendi içinde yaşadığı çatışmaların eserlerine yansıması olup dindarlık, sosyalizm, varoluşçuluk, milliyetçilik gibi düşünce akımlarını denedikten sonra 1960’lı yıllarda tekrar dine, geleneklere ve millî değerlere dönüşü bu iç serüvenini bütün çıplaklığıyla göz önüne sermektedir. Aynı dönemde kaleme aldığı Ġarbzedegî adlı denemesinde Batıcılığı eleştirmiştir. Hikâyelerinde göze çarpan bir diğer önemli husus, kurguladığı olayları ve kişileri natüralist ve romantik tasvirlerle anlatmak yerine olayların toplumsal nedenlerine inerek toplumcu gerçekçi bir üslûpla anlatmış olmasıdır.
Eserleri. a) Hikâye ve Romanları. 1. Ziyâret. İlk öyküsü olup 1945’te Süḫan dergisinde yayımlanmıştır.
2. Dîd ü Bâzdîd (Tahran 1324 hş./1945). Kitapta yer alan on iki hikâyenin çoğunda dinî hayat, hurafeler, halkın bilgisizliği ve toplumsal yozlaşma eleştirilir.
3. Ez Rencî ki Mîberîm (Tahran 1326 hş./1947). İçerdiği yedi hikâyede daha çok yönetimin işçilerle emekçiler ve siyasî faaliyet gösterenler üzerindeki baskılarını dile getirir.
4. Se Târ (Tahran 1327 hş./1948). On üç hikâyeden oluşur.
5. Zen-i Ziyâdî (Tahran 1331 hş./1952). Dokuz hikâyeden meydana gelir. Bu iki eserinde müellif toplumun geri kalmış kesimlerindeki görgüsüzlüğü, bilgisizliği, bağnazlığı ve yoksulluğu ince ve alaycı bir dille anlatır.
6. Sergüzeşt-i Kendûhâ (Tahran 1333 hş./1954). Eserde İran’da petrolün millîleştirildiği yıllarda cereyan eden olaylar bir kovanda yaşayan arıların diliyle tasvir edilir.
7. Müdîr-i Medrese (Tahran 1337 hş./1958). Âl-i Ahmed’in en önemli ve en ünlü eseri olarak kabul edilen, gerçekçi bir üslûpla kaleme alınan bu uzun hikâyede, 1953’te zamanın başbakanı Muhammed Musaddık hükümetinin düşmesiyle yaşanan ihtilâlin ardından meydana gelen olaylar sırasında müdürlük yapan bir öğretmenin huzur arayışı ve umutsuzlukları anlatılır. Hikâye dil ve üslûp yönüyle sonraki yazarları oldukça etkilemiştir.
8. Nûn ve’l-ḳalem (Tahran 1340 hş./1961). Toplumsal konuların işlendiği ve 1950’li yıllarda solcuların İran’da uğradığı başarısızlığın anlatıldığı bir romandır.
9. Nifrîn-i Zemîn (Tahran 1346 hş./1967). İran edebiyatında ilk köy romanı sayılan bu eser Müdîr-i Medrese’nin devamı niteliğinde olup bir köy öğretmeninin hayatını, toprak reformları sırasında (1963) köylerde yaşanan değişimleri hikâye eder.
10. Penc Dâstân (Tahran 1350 hş./1971). Çocukluk döneminin hâtıralarını anlattığı kısa hikâyeleri içerir.
11. Sengî ber Gûrî (Tahran 1360 hş./1981). Kitaptaki “Ceşn-i Ferhunde”, “Goldestehâ ve Felek”, “Hâherem ve Ankebût” Âl-i Ahmed’in en iyi hikâyeleri arasında kabul edilmektedir.
b) Gezi Kitapları: Ḫasî der Mîḳāt (Tahran 1345 hş./1966); Sefer be Vilâyet-i ʿAzrâʾîl (Tahran 1363 hş./1984); Sefer be Rûs (Tahran 1369 hş./1980).
c) Monografileri: Ovrâzân (Tahran 1333 hş./1954); Tât-nişînhâ-yi Bolûk-i Zehrâ (Tahran 1337 hş./1958); Hârk, Dürr-i Yetîm-i Ḫalîc-i Fârs (Tahran 1349 hş./1966).
d) Denemeleri: Heft Maḳāle (Tahran 1333 hş./1954); Se Maḳāle-yi Dîger (Tahran 1341 hş./1962); Ġarbzedegî (Tahran 1341 hş./1962); Kâr-nâme-yi Se Sâle (Tahran 1341 hş./1962); Erzyâbî-yi Şitâb-zede (Tahran 1342 hş./1963); Yek Çâh u Dû Çâle ve Mes̱elen Şerḥ-i Aḥvâlât (Tahran 1356 hş./1977); Der Ḫidmet ve Ḫıyânet-i Rûşen-fikrân (Tahran 1356 hş./1977).
e) Çevirileri: Dostoyevski, Ḳumâr-bâz (Tahran 1327 hş./1948); Albert Camus, Bîgâne (Tahran 1328 hş./1949, Alî Asgar-ı Hubrezâde ile birlikte); Albert Camus, Sû-i Tefâhüm (Tahran 1329 hş./1950); Jean-Paul Sartre, Desthâ-yi Âlûde (Tahran 1331 hş./1952); André Gide, Bâz-geşt-i Şûrevî (Tahran 1333 hş./1954) ve Mâyidehâ-yi Zemînî (Tahran 1334 hş./1955, Pervîz-i Dâryûş ile birlikte); Ernest Junger, ʿUbûr ez Ḫaṭ (Tahran 1346 hş./1967, Mahmûd-ı Hûmen ile birlikte); Eugene Ionesco, Kergeden (Tahran 1345 hş./1966) ve Teşnegî ve Goşnegî (Tahran 1351 hş./1972, Menûçihr-i Hezârhânî ile birlikte). Âl-i Ahmed’in çok sayıda hikâyesi başta Rusça olmak üzere birçok dile çevrilmiştir.
BİBLİYOGRAFYA
Seyyid Celâl Âl-i Ahmed, Der Ḫidmet ve Ḫiyânet-i Rûşen-fikrân, Tahran 1357, s. 232 vd.
a.mlf., Yek Çâh u Dû Çâle ve Mes̱elen Şerḥ-i Aḥvâlât, Tahran 1356 hş., s. 47-54.
Kasım Sâfî, Ḳalemrev-i Endîşe-yi Âl-i Aḥmed, Tahran 1364 hş., s. 81-93, 94-95.
Yâdmân-i Celâl Âl-i Aḥmed (haz. Ali Dehbâşî), Tahran 1367, s. 17-19.
Hasan Âbidînî, Ferheng-i Dâstânnevîsân-i Îrân, Tahran 1369, s. 26-28.
a.mlf., Ṣâd Sâl-i Dâstânnevîsî der Îrân, Tahran 1380 hş., I-II, 252-262, 301-311, 520-524.
Firişte-yi Mevlevî, Kitâbşinâsî-yi Dâstân-ı Kûtâh-i Îrân ve Cihân, Tahran 1371, s. 18-20.
Gulâm Rızâ Pîrûz, Kâvişî der Âs̱âr, Efkâr ve Sebk-i Niviştâr-i Celâl Âl-i Aḥmed, Tahran 1372.
Ali Mirsepassi, Intellectual Discourse and the Politics of Modernization: Negotiating Modernity in Iran, Cambridge 2003, s. 76, 77-78, 96, 97-114, 155.
B. Hanson, “The ‘Westoxication’ of Iran: Depictions and Reactions of Behrangi, Al-e Ahmad and Shariati”, IJMES, XV/1 (1983), s. 1-23.
Ebü’l-Kāsım Râdfer, “Yâd-i Güzeştegân: Celâl Âl-i Aḥmed der Yek Nigâh”, Edebiyyât-i Dâstânî, sy. 47, Tahran 1377/1997, s. 77-86.
Rızâ Gürcîzâde, “Kitâbşinâsî-yi Celâl Âl-i Aḥmed”, Keyhân-i Ferhengî, sy. 180, Tahran 1380/2001, s. 68-77.
Derya Örs, “Celâl Âl-i Ahmed’in Hayatı Eserleri ve Edebî Üslûbu Üzerine Bir İnceleme”, Nüsha, I/1, Ankara 2001, s. 46-54.
M. Hüseyin Cemşîdî, “Çâliş-i Ġarbgirâyî ve Bâzgeşt be Hîşten der Endîşe-yi Celâl Âl-i Aḥmed”, Faṣlnâme-yi Müṭâleʿât-i Millî, XII/2, Tahran 1390/2011, s. 57-82.
G. J. J. de Vries, “Āl-i Aḥmad, Sayyid Djalāl”, EI2 Suppl. (İng.), s. 60-61.