ATTÂBÎ, Külsûm b. Amr - TDV İslâm Ansiklopedisi

ATTÂBÎ, Külsûm b. Amr

كلثوم بن عمرو العتابي
Müellif: CEMAL MUHTAR
ATTÂBÎ, Külsûm b. Amr
Müellif: CEMAL MUHTAR
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 1991
Erişim Tarihi: 08.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/attabi-kulsum-b-amr
CEMAL MUHTAR, "ATTÂBÎ, Külsûm b. Amr", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/attabi-kulsum-b-amr (08.11.2024).
Kopyalama metni

Muallakāt-ı seb‘a şairlerinden Amr b. Külsûm’ün soyundan olup Tağlib kabilesindendir. Şam civarındaki Kınnesrîn kasabasında doğdu (135/752). Doğum tarihinin kesin olarak bilinmediği de söylenmektedir. Bir müddet Re’sül‘ayn ve Rakka’da ikamet ettikten sonra Bağdat’a yerleşti ve orada Farsça’yı öğrendi. Üç defa gittiği İran’da Merv ve Nîşâbur kütüphanelerinden çok faydalandı. Bağdat’ta Mu‘tezile kelâmcıları ile görüşmesi neticesinde Mu‘tezile’nin görüşlerini benimsedi. Hatta bu münasebetle mantıka dair bir de kitap yazdı. Attâbî tam bir zâhid gibi yaşıyordu. Nitekim Hârûnürreşîd’in veziri Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî, Attâbî’nin zâhidâne bir hayat süren faziletli bir insan olduğunu duyunca onu himayesine aldı. Şair de ona ve oğulları Fazl ile Ca‘fer’e, daha sonra da takdim edildiği Hârûnürreşîd’e methiyeler yazdı; bu sayede halifenin iltifatına nâil oldu. Fakat Mu‘tezilî fikirlere karşı olan halife onun bu mezhebe meylini öğrenip huzuruna çağırınca, Bermekîler, başına bir şey gelmesinden korkarak şairi gizlediler; daha sonra da halifenin onu bağışlamasını sağladılar. Bunun üzerine Attâbî divan kâtipliğine getirildi. Farsça bildiği için bu görevi başarı ile yürüttü. Abbâsîler’in Horasan valisi ve Tâhirîler hânedanının kurucusu Tâhir b. Hüseyin ve oğlu Abdullah ile iyi münasebetleri olduğu gibi Halife Me’mûn’un yanında, ihtiyarlık günlerinde onun omuzlarına tutunup ayağa kalkacak kadar büyük itibarı vardı. Buna rağmen halifeden ve diğer devlet adamlarından hiçbir maddî menfaat beklemedi. Karısının ısrarına rağmen ölünceye kadar yaşadığı zâhidâne hayatı değiştirmedi. 220’de (835), bir rivayete göre de 208’de (823) Bağdat’ta öldü.

Medih, hiciv, gazel ve daha çok hikmet türünde şiirler söyleyen Attâbî, kendinden öncekilerde pek görülmeyen ifade güzelliği ve düşünce derinliği, mektuplarındaki zengin dil ve üslûp, ayrıca hitabelerindeki başarısı ile edebiyat tenkitçilerinin takdirini kazanmıştır.

Günümüze kadar ulaşmayan eserlerinin dil ve edebiyata dair olduğu, bir kısmının ise Kelîle ve Dimne türünde hayvan hikâye ve masallarından meydana geldiği tahmin edilmektedir. İbnü’n-Nedîm, onun şiirlerinden meydana gelen 100 varaklık bir mecmuayı gördüğünü söylemektedir. Bazı antoloji ve edebiyat kitaplarında da Attâbî’nin şiirleri yer almaktadır. Kaynaklarda zikredilen eserleri şunlardır: Kitâbü’l-Elfâẓ, Kitâbü Fünûni’l-ḥikem, Kitâbü’l-Âdâb, Kitâbü’l-Ḫayl, Kitâbü’l-Ecvâd, Kitâbü’l-Manṭıḳ. Bu sonuncu eserin müellifin yaşadığı devirde bir hayli meşhur olduğu söylenmektedir.


BİBLİYOGRAFYA

, s. 549.

, XIII, 109-125.

, s. 13, 134-135, 139, 186.

, XII, 488-492.

, VIII, 378-379; X, 242-243.

, XVII, 26-31.

, III, 219-221.

, II, 201.

, I, 120.

, II, 540-541.

, II, 103-104.

, II, 218-221.

, III, 419-425.

R. Blachère, “al-ʿAttābī”, , I, 773-774.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 1991 yılında İstanbul’da basılan 4. cildinde, 94 numaralı sayfada yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER