https://islamansiklopedisi.org.tr/bitruci
Kurtuba’nın kuzeyinde bulunan Bitrûc (Pedroche) şehrinde doğduğu için Bitrûcî, uzunca bir süre İşbîliye’de (Sevilla) oturduğu için de İşbîlî nisbesiyle anılmaktadır; Batı literatüründe Alpetragius adıyla tanınır. Ünlü filozof İbn Tufeyl’in talebesi ve İbn Rüşd’ün çağdaşı olduğunun dışında hayatı ve tahsil çevresi hakkında bilgi mevcut değildir. Her ne kadar Tuleytulalı (Toledo) Yahuda ben Solomon Kohen onun 1217 yılında öldüğünü söylüyorsa da bu tarih Kitâbü’l-Heyʾe adlı eserinin Latince’ye tercüme edildiği yıl olup ancak kesin bir tarih vermeden XIII. yüzyılın hemen başlarında öldüğünü söylemek mümkündür.
Bitrûcî’ye Aristocu fizik felsefesinin verilerine dayanarak Batlamyus’un astronomik sistemini eleştirme ve bu sistemde değişiklik yapma fikrini İbn Tufeyl telkin etmiştir. Hocasının etkisi altında kaldığı bilinen Bitrûcî’ye göre İbn Tufeyl, Batlamyus’un modelinden farklı olarak eksantrik ve episikllerin kullanıldığı yeni bir sistem ortaya koymuştu. Nitekim İbn Tufeyl’in bir kitabında böyle bir sistem geliştireceği vaadinde bulunduğu görülmekte, fakat bu yöndeki düşüncesini gerçekleştiremediği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte F. J. Carmody, Bitrûcî’nin astronomi sistemiyle İbn Rüşd’ün konuya ilişkin daha az işlenmiş fikirleri arasındaki benzerlikten hareket ederek ikisinin de kaynağının İbn Tufeyl’in günümüze intikal etmeyen bir eseri olduğunu ileri sürmektedir (ISIS, s. 121-130).
Bitrûcî hocası İbn Tufeyl’in tavsiyesi doğrultusunda çalışarak kendisini şöhrete kavuşturan Kitâbü’l-Heyʾe’yi kaleme aldı. Bu maksatla önce Câbir b. Eflah’ın Iṣlâḥu’l-Mecisṭî adlı eserini okuyup onun daha önce Batlamyus sistemine yönelttiği eleştirileri öğrendi. Tesbit ettiği başlıca hata, bu sistemin Aristo fiziğinin temel ilkeleriyle ifade edilemez oluşu, bir başka deyişle Aristo’ya sadık olmayışı idi.
Bitrûcî’nin astronomi ilmine getirdiği yenilikleri anlayabilmek için önce Aristo ve Batlamyus sistemlerine göz atmak gerekir. Aristo’ya göre gök, kendine özgü hareketleri olan iç içe geçmiş ortak merkezli saydam küreler şeklindedir. Her küre içinde bir veya birçok gök cismi yer almakta ve hareketsiz olan gök cisimleri (sabit ve gezegen yıldızlar) ancak bu kürelerin hareketiyle yer değiştirmektedir. Buna göre her küre kendi içindeki gök cisminin desteği ve nakil vasıtasıdır. Kürelerdeki mükemmellik en üsttekinden (sabit yıldızlar küresi) en alttakine (ay küresi) doğru giderek azalır. Yeryüzünde meydana gelen fizikî, kimyevî ve biyolojik değişimlerin müsebbibi bu kürelerdir. Daha sonra Batlamyus Aristo’nun bu teorisiyle Hipparkhos ve Eratosthenes gibi İlkçağ’ın ünlü astronomlarının fikirlerinden de faydalanarak yer merkezli âlem modelini ortaya koydu. Ona göre yedi gezegen (Ay, Güneş, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn), sabit durumda olan yerin çevresinde düzgün ve dairevî hareket ediyordu. Bunların hareketlerinde görülen bazı düzensizlikleri açıklayabilmek için de gezegeni taşıyan eksantrik (dış merkezli) küre (el-felekü’l-hâmil) teorisini geliştirdi. Bu teoriye göre gezegen hareket ederken bazan yere yaklaşır, bazan uzaklaşır ve bu sebeple aslında hızı sabit olan hareketi yeryüzünden bakıldığında bazan yavaşlamış, bazan süratlenmiş gibi görünür. Fakat eksantrik küre tasavvuru, gezegenin hareketi sırasında titreme yapmasını (tezelzül, ıztırâb) ve geri döner gibi görünmesini izah edemiyordu. Bu olayı açıklayabilmek için de eksantrik küre içinde ikinci bir kürenin varlığını tasarlamak gerekiyordu. Döndürücü küre anlamında episikl (el-felekü’t-tedvîr) denilen bu saydam küre, eksantrik kürenin içini tamamıyla kaplamakta ve düzenli bir şekilde kendi ekseni etrafında dönerken gezegeni de beraber döndürmektedir. Yeryüzünden bakılınca gezegenin normal hareketine göre bazan titreme yapması ve geri gidiyormuş gibi görünmesi bundan kaynaklanmaktadır.
Batlamyus’un yorumu, gezegenlerin hareketsiz olan yer çevresinde döndüğünü savunan Aristo’nun teziyle bağdaşmamaktadır. Çünkü gerek eksantrik gerekse episikl küreler onun sisteminde mevcut değildir. Bu konuda daha sade ve tutarlı bir sistemin kurulması gerektiğine inanan Bitrûcî, Batlamyus’un bu karmaşık sisteminin yerine daha sade ve Aristo’nun tezine daha yakın olan helezonik hareket (el-hareketü’l-levlebiyye) teorisini geliştirdi. Bu arada Kitâbü’l-Heyʾe’de görüşlerini temellendirirken kendi dönemine kadar sayıları sekiz kabul edilen gök kürelerine bir dokuzuncusunu ilâve etti ve kâinattaki her çeşit hareketin (değişmenin) kaynağının bu küre olduğunu savundu. Ona göre göğün iç içe duran bütün küreleri en üstteki dokuzuncu kürenin etkisiyle hareket eder ve hepsi de doğudan batıya doğru döner. Ayrıca bu kürelerin hızlı ve yavaş hareketleri dokuzuncu küreye olan yakınlıklarıyla doğru orantılıdır. Meselâ sabit yıldızlar katını teşkil eden sekizinci küre ona en yakın olduğu için en hızlı hareket eder ve dönüşünü 24 saatte tamamlar. Buna göre iç küreler dıştakinin etkisine daha az mâruz kaldıkları için daha yavaş hareket etmiş olurlar; bu da onların titreyerek geri geri gidiyorlarmış gibi görünmelerine yol açar. Sistemde yer alan her kürenin ayrı kutupları bulunmakta ve bu sebeple her biri üstündekinin kutuplarından sapma göstermektedir. Bunlar bir yandan günlük hareketi takip ederken bir yandan da kendi eksenleri etrafında dönerler. Bu iki hareketin birleşmesinden ise helezonik hareket meydana gelir ki bu da gezegenlerin kuzeye ve güneye sapmaları sonucunu doğurur. Böylece Bitrûcî’nin sisteminde, gezegenlerin hareketinde görülen zâhirî düzensizlikler eksantrik ve episikllere gerek kalmadan açıklanmış olur.
Helezonik hareketi açıklayan şekilde de görüldüğü gibi A gezegeni K kutbundan daima 90°’lik mesafede bulunmaktadır. AB ekliptik, AE gök ekvatoru, O ise kâinatın kutbudur. Buna göre gezegenin K kutbu, kâinatın kutbunun oluşturduğu KTH dairesinde dönmekte, bazan da kural dışı olarak gezegen T merkezli KSL episikli çevresinde hareket etmektedir. Aynı durum N merkezli yıldızın AC dairesi çevresinde dönüşü için de söz konusudur. Bu durumdan, Bitrûcî’nin sisteminde episikl kutuplarının kâinatın kutbu çevresinde dönmelerinin temel ilke olarak kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Bitrûcî’nin savunduğu diğer bir husus da Batlamyus’un sisteminde Ay, Merkür, Venüs, Güneş, Mars... şeklinde sıralanan gezegenlerin Ay, Merkür, Güneş, Venüs, Mars... düzeninde sıralanmaları, yani Güneş’in Venüs’ten aşağıda bulunması gerektiği idi; çünkü hiçbir zaman Venüs’ün Güneş’in önünden geçtiği görülmemişti. Ayrıca o, Merkür ile Venüs’ün Ay gibi ışıklarını Güneş’ten almadıklarına, bilakis birer ışık kaynağı olduklarına inanıyordu.
Bitrûcî’nin astronomi sistemi XIII. yüzyıl Avrupa’sında büyük bir yankı uyandırmıştır. İngiliz astronomu William ondan alıntılar yapmış, Grosseteste ise çeşitli çalışmalarını bu sisteme dayandırdığı gibi Batlamyus sistemini reddederken de onu kendine mal etmiştir. Aynı yüzyılın ikinci yarısında Batlamyus’un ve Bitrûcî’nin fikirlerini savunanlar arasındaki tartışmalar sürmüş, bu arada Bitrûcî taraftarı Albertus Magnus onun fikirlerini basitleştirerek yaymaya çalışırken sonunda Batlamyus’un modelini benimsemiştir. Roger Bacon Commonia Naturalium adlı eserinde Bitrûcî’nin sistemini ayrıntılı bir şekilde ele alarak Batlamyus’unkiyle karşılaştırmıştır; Opus Maius adlı eserinde ise onun gelgit teorisini tartışmıştır.
XIV. yüzyılda Batlamyus sisteminin tartışmasız kabul edildiği görülür. Bununla beraber İbrânî müellif Solomon Kohen ile Toledolu Isaac İsraeli (İshak el-İsrâilî) Bitrûcî’ye birçok atıfta bulunmuşlardır. Bunlardan birincisi Kitâbü’l-Heyʾe’nin bir muhtasarını meydana getirmiş, ikincisi ise Bitrûcî’den “teorisi dünyayı sarsan adam” diye söz etmiştir. Bitrûcî’ye ait fikirlerin XV ve XVI. yüzyıllarda da devam ettiği, ancak bunların bazı ilim adamları tarafından ya tam anlaşılamadığı veya yeterince incelenmediği görülmektedir. Meselâ Bitrûcî’den bahseden Simon de Phares’in, kitabını okumadığı için ona hayal mahsulü bazı görüşler mal ettiği, hataları üzerine küçük bir eser kaleme alan Regiomontanus’un ise yazdığı bazı pasajlardan onu yanlış yorumladığı anlaşılmaktadır.
Aralarında Bitrûcî’nin de bulunduğu İbn Bâcce, İbn Tufeyl, İbn Rüşd ve İbnü’l-Eflah gibi Endülüslü âlim ve filozofların, Aristocu fizik ilkeleriyle bağdaşmadığı gerekçesiyle Batlamyus astronomisine yönelttikleri eleştiriler Batı Ortaçağı’nda önemli yankılar yapmış, özellikle bu çalışmalar Rönesans döneminde Batlamyus’u eleştirenler için bir ilham kaynağı olmuştur.
Bitrûcî’nin eseri Kitâbü’l-Heyʾe 1217 yılında Michael Scotus tarafından De motibus celorum circularibus adıyla Latince’ye, 1259’da Moşe ben Tibbon tarafından İbrânîce’ye çevrildi. Solomon Kohen’in 1247’de İbrânîce’ye muhtasar bir tercümesini yaptığı eseri Qalonymos ben David İbrânîce’den Latince’ye çevirmiş ve bu çeviri 1531’de Venedik’te yayımlanmıştı. XX. yüzyılda ise Michael Scotus’un yaptığı Latince tercüme Francis J. Carmody (Berkeley-Los Angeles 1952) ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (nr. 3302) bulunan aslının yazma bir nüshası da Bernard R. Goldstein tarafından iki cilt halinde neşredilmiştir (New Haven-London 1971). Bu neşrin I. cildinde İngilizce tercüme ve açıklamalar, II. cildinde Arapça metin ile Moşe ben Tibbon’un yaptığı İbrânîce tercüme yer almaktadır.
BİBLİYOGRAFYA
Suter, Die Mathematiker, s. 131.
P. Duhem, Le Systeme du Monde, Paris 1914, II, 146-156.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 866.
Sarton, Introduction, II/1, s. 399-400.
B. R. Goldstein, al-Bitrūcī, New Haven-London 1971, I-II.
Seyyid Hüseyin Nasr, İslam ve İlim: İslam Medeniyetinde Aklî İlimlerin Tarihi ve Esasları (trc. İlhan Kutluer), İstanbul 1989, s. 106.
F. J. Carmody, “Regiomontanus. Notes on al-Bitrūjī’s Astronomy”, ISIS, sy. 42 (1951), s. 121-130.
Besim Darkot, “Sema Hareketleri ve Doğu Âlemi”, İÜ Coğrafya Enstitüsü Dergisi, V/9, İstanbul 1959, s. 1-10.
C. A. Nallino, “Astronomi”, İA, I, 690.
“Bitrûcî”, a.e., II, 664.
J. Vernet, “al-Bitrūd̲j̲ī”, EI2 (İng.), I, 1250.
DSB, II, 164, 168; XV, 33-36.