https://islamansiklopedisi.org.tr/cemaleddin-ussaki
Edirne’de doğdu. Asıl adı Mehmed Cemâleddin, künyesi Ebû Nizâmeddin’dir. Kaynaklarda seyyid olduğu nakledilir. Gençliğinde Edirne’de Uşşâkī şeyhlerinden Mehmed Hamdi Efendi’ye (ö. 1146/1733) intisap etti. Tekkelerde yemeklerden sonra okunması âdet haline gelen Hamdiye ilâhisiyle de tanınan Hamdi Efendi vefat edince Halvetiyye-Gülşeniyye’nin Sezâiyye şubesinin kurucusu Hasan Sezâî-yi Gülşenî’nin (ö. 1150/1737) halkasına katıldı. Onun vefatından sonra Edirne’de dört yıl irşad görevinde bulundu. 1155’te (1742) mânevî bir işaret üzerine İstanbul’a giderek Eğrikapı Savaklar’daki Hırâmî Ahmed Paşa tarafından kurulan mescid-zâviyenin şeyhi oldu. Ölümüne kadar bu dergâhta irşad faaliyetinde bulunan Cemâleddin Efendi, vefatında dergâhın hazîresine defnedildi. Türbesi bugün Hırâmî Ahmed Paşa adıyla anılan caminin yanında olup ziyaret edilmektedir. Halifesi Abdullah Salâhî Uşşâkī (ö. 1197/1783) ölümüne, “Cemâlullah’a döndü cemâl-i aşk ile pîrim Cemâleddin” mısraını tarih düşürmüştür.
Uşşâkī silsilesi, şeyhi Mehmed Hamdi, Edirneli Osman Sıdkı (ö. 1114/1702), Gümülcineli Abdülkerim ve Halil, Bolayırlı Sinan, Gelibolulu Ömer Karîbî ve Saruhanlı Memî Can (ö. 1008/1599) efendiler vasıtasıyla tarikatın kurucusu Hüsâmeddin Uşşâkī’ye (ö. 1001/1593) ulaşır. Harîrîzâde, Cemâleddin Uşşâkī’nin ayrıca Halvetiyye’nin Gülşeniyye, Sünbüliyye, Şâbâniyye şubeleriyle Nakşibendiyye tarikatına da mensup olduğunu ve kendisinde bu tarikatları birleştirdiğini söyler (Tibyân, I, vr. 256b, ondan naklen Tomar-Halvetiyye, s. 108). Cemâleddin’in bu tarikatlarla ilgisi, ikinci şeyhi Hasan Sezâî-yi Gülşenî’nin mürşidi La‘lî-i Gülşenî’nin adı geçen tarikatlardan da icâzeti olması dolayısıyladır.
Cemâleddin Uşşâkī, o dönemde İstanbul’da zayıflamaya yüz tutan Uşşâkıyye’yi yeniden canlandırdığı için (Hüseyin Vassâf, IV, 243) Uşşâkīler’ce tarikatın ikinci kurucusu sayılır. Halvetî-Uşşâkī zikir erkânındaki esmâ-i seb‘aya (lâ ilâhe illallah, Allah, hû, Hak, hay, kayyûm, kahhâr) fürûât-ı hamse adıyla beş isim daha (fettâh, vâhid, ahad, samed, Allah) ilâve ederek esmâ sayısını on ikiye çıkaran Cemâleddin, bunu kendisine rüyasında Hz. Ali’nin öğrettiğini söyler. Zikir sırasında her ismin başına “yâ” getirilirken yalnız fürûât-ı hamsenin sonundaki Allah ismi “yâ”sız zikredilir. Kendisinden sonra bütün Uşşâkıyye mensupları bu on iki esmâ üzere sülûk âdâbını sürdürmüşlerdir. Halvetiyye’nin diğer kollarında, Uşşâkīler’in atvâr-ı seb‘a dedikleri esmâ-i seb‘a tamamlanınca sâlike hilâfet verilirken Uşşâkıyye-Cemâliyye’de hilâfet verilmesi için fürûât esmâsının tamamlanması şart koşulmuştur.
Cemâleddin Uşşâkī’nin vefatından sonra yerine oğlu Nizâmeddin Efendi (ö. 1199/1785) geçmiş ve ölümüne kadar otuz dört yıl bu görevde kalmıştır. Kaynaklarda Cemâlî, Cemâlîzâde ve Savaklar gibi adlarla anılan kendi dergâhının yanı sıra 1192 (1778) tarihinden itibaren yedi yıl da Kasımpaşa’daki Uşşâkī Âsitânesi’nde şeyhlik yapmıştır. Nizâmeddin Efendi’nin oğlu Mehmed Cemâlî (ö. 1243/1827) ve torunu Alâeddin (ö. 1251/1835) efendiler de Savaklar Dergâhı ve Uşşâkī Âsitânesi şeyhliğini birlikte yürütmüşlerdir. Alâeddin Efendi’nin çocuğu olmadığından yerine kız kardeşi Şerife Hanım’ın oğlu Kerâmeddin Efendi’nin (ö. 1257/1841) geçmesi gerekirken bu zat sadece Uşşâkī Âsitânesi şeyhliğinde bulunmayı tercih ettiğinden Savaklar Dergâhı’na Eyüp Bahariye’deki Şah Sultan Dergâhı şeyhi Ubeyd Efendi (ö. 1253/1837) tayin edilmiştir. Cemâleddin Efendi’nin oğlu ve torunları da kendisiyle aynı türbede medfundurlar. Uşşâkıyye tarikatı Cemâliyye şubesi vasıtasıyla son dönemlere kadar ulaşmıştır. Cemâleddin Efendi’nin çok sayıdaki halifelerinden en tanınmış olanı, damadı ve Fatih’teki Tâhir Ağa Dergâhı şeyhi Abdullah Salâhî Uşşâkī’dir. Bu zat Cemâliyye’nin Salâhiyye şubesinin de kurucusudur. Şeyh Cemâleddin’in halifelerinden Yazıcı Şeyh Mehmed Safvetî Efendi (ö. 1192/1778) Uşşâkī Âsitânesi şeyhi, Mahmud Bedreddin Efendi (ö. 1197/1783) Fatih Keçeciler’deki Uşşâkī Tekkesi’nin kurucusudur.
Cemâleddin Uşşâkī’nin 345 manzume, bir silsilenâme ve beş tarih beytini ihtiva eden divanı Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Uşşâkī Dergâhı, nr. 92).
BİBLİYOGRAFYA
Harîrîzâde, Tibyân, I, vr. 225a vd., 256b.
Hüseyin Vassâf, Sefîne, IV, 243-250.
Tomar-Halvetiyye, s. 107-108.
Zâkir Şükrü, Mecmûa-i Tekâyâ (Tayşi), s. 12, 37, 42.