https://islamansiklopedisi.org.tr/corumi-ebubekir
Çorum’un Değirmendere köyünde doğdu. Hıfzını tamamladıktan sonra medrese ilimlerini tahsil etti. Samsun’da bir süre imamlık yaptı. Ardından İstanbul’a gidip Aziz Mahmud Hüdâyî Dergâhı şeyhi Mehmed Rûşen Efendi’ye intisap etti. Yedi yıl sonra Mehmed Rûşen Efendi’nin emri üzerine Sânamerli Hacı Ahmed Efendi ile birlikte seyrüsülûkünü tamamlamak için seyahate çıktı. Bağdat ve Vâsıt’ta Abdülkādir-i Geylânî ile Ahmed er-Rifâî’nin türbelerini ziyaret etti. Mekke ve Medine’de yaklaşık beş yıl kaldı. Ardından Tanta’ya gelip Seyyid Ahmed el-Bedevî’nin makamını ziyaret etti. İki yıl Abdürrahîm et-Tantâvî’nin hizmetini görüp seyrüsülûkünü tamamladı. 1880’de Abdürrahîm et-Tantâvî ile Abdürrahîm en-Nişâvî tarafından kendisine Rifâiyye, Kādiriyye, Desûkıyye, Bedeviyye, Şâzeliyye tarikatlarından hilâfet verildi.
Ebûbekir Çorûmî yedi yıl süren bu seyahatinin ardından İstanbul’a döndü ve II. Abdülhamid’in huzuruna kabul edildi. Yedisekiz Hasan Paşa’nın da hazır bulunduğu bu görüşme sırasında kendisine altın sırmayla kelime-i şehâdet işlenmiş bir sancak ve berat verildi. Çorum’da bir dergâh açmasına müsaade edildi. Ebûbekir Çorûmî, 1892’de daha önce dergâh olarak kullanılan bir yapıyı Hazîne-i Hâssa’dan gelen destekle onarıp burada irşad faaliyetine başladı. Dergâhın bir tevhidhâne ve üç zâviye hücresiyle bir mahzen, bir mutfak, küçük bir avludan oluştuğu, zamanla civardaki bağ bahçe ve değirmen hissesinin de dergâha vakfedildiği bilinmektedir. Vakfiyesinde cuma ve pazartesi geceleri yoksullara yemek verileceği, yatsı namazının ardından Rifâî usul ve erkânı üzere zikir yapılacağı ve Devlet-i Aliyye’nin bekası için dua edileceği kaydedilmiştir. Dergâha 1900 yılında, dönemin İstanbul Rifâîliği içinde önemli bir isim olan Ebü’l-Hüdâ es-Sayyâdî’nin “selef-i dâiyânem” dediği Mehmed Nazif Efendi’nin de bağışta bulunduğu belirtilmektedir. Vakfiyedeki ifadelerden ve kendisini Rifâiyye’nin Sayyâdiyye koluna nisbet etmesinden hareketle Ebûbekir Efendi’nin Ebü’l-Hüdâ es-Sayyâdî’den de Rifâî icâzeti aldığını söylemek mümkündür. Bir zikir esnasında vefat eden Ebûbekir Çorûmî’nin kabri Çorum Ulu (Hıdırlık) Kabristanı’ndadır. Kendisinden intikal eden Rifâî-Kādirî silsilesi Ahıskalı Müştak Ali Efendi (ö. 1957) ve Mustafa Çorûmî ile (Hacı Mustafa Anaç [ö. 1980]) günümüze kadar ulaşmıştır. Ebûbekir Çorûmî’nin pek çok menkıbesi ve hâtırası muhibleri arasında canlı tutulmaktadır. Çorûmî, Kādiriyye icâzetini Abdürrahîm en-Nişâvî adlı bir şeyhten almıştır. Bu şeyhin silsilesi bugün Mısır’da faal bir Kādirî şubesi olan Niyâziyye’ye ulaşmaktadır. Rifâiyye silsilesinde yer alan Ebü’l-Mehâsin el-Kavukcî (ö. 1888) döneminde muhaddis, fakih ve mutasavvıf olarak dikkat çekmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Ali İzzet Efendi, Çorum Evliyaları: Tezkire-i Makamat (s.nşr. Ethem Erkoç), Çorum 2002, s. 29.
Hüseyin Vassâf, Sefîne-i Evliyâ (haz. Mehmet Akkuş – Ali Yılmaz), İstanbul 2006, III, 50.
Mustafa Kara, Metinlerle Günümüz Tasavvuf Hareketleri: 1839-2002, İstanbul 2002, s. 34.
Ahmet Cahid Haksever, “Çorum’da Osmanlı Dönemi Rifâî Kültürü”, Uluslararası Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Çorum Sempozyumu (haz. M. Mahfuz Söylemez v.dğr.), Çorum 2008, II, 1149-1162.
Ethem Erkoç, Sahabe ve Evliya Ulema Yurdu Çorum, Çorum 2008, s. 237-259.
İrfan Yiğit, 1897’den 1979’a Çorum: Geçmiş Zaman Halleri, Çorum 2008, s. 66-67.
Z. A. Daver Kolağasıoğlu, Yirminci Asırda Çorum Tarihinden Notlar, Çorum 2009, s. 164.