https://islamansiklopedisi.org.tr/dulabi-ebu-bisr
224’te (839) Horasan’da Rey yakınlarındaki Dûlâb köyünde doğdu. Sem‘ânî, doğrusu “Devlâbî” olan bu kelimeyi halkın “Dûlâbî” şeklinde söylediğini kaydetmektedir. Atalarının mesleği olan dolapçılığa veya köyüne nisbetle Dûlâbî diye anıldığı sanılmaktadır. İbn Hacer el-Askalânî ise babasının Bağdat yakınlarındaki Dûlâb köyünde oturduğunu ifade etmektedir. Nisbeleri arasında Ensârî ve Râzî de vardır.
Dûlâbî memleketi olan Rey’den başka Kûfe, Basra, Bağdat, Dımaşk, Mekke ve Medine’de Bündâr diye tanınan Muhammed b. Beşşâr, İbnü’l-Müsennâ, Ziyâd b. Eyyûb gibi hocalardan hadis okudu. Kendisinden de İbn Ebû Hâtim er-Râzî, İbn Adî, Taberânî, Ebû Hâtim İbn Hibbân gibi meşhur âlimler rivayette bulundular. Dûlâbî 260 (873-74) yılında Mısır’a gitti ve büyük bir ihtimalle hayatının sonuna kadar orada oturdu. Mısır’da devrin âlimlerine kâtiplik yaptığı, onların eserlerini istinsah ettiği için “el-Verrâk” ve “en-Nâsih” lakaplarıyla anıldığı belirtilmektedir. Seksen yaşını geçmişken Mısır’dan hac yolculuğuna çıkan Dûlâbî, 310 yılı Zilkade ayında (Mart 923) Mekke ile Medine arasındaki Arc mevkiinde vefat etti. Bazı müellifler Sem‘ânî’ye dayanarak onun 320’de (932) vefat ettiğini kaydetmişlerse de kaynakların büyük çoğunluğu önceki tarihi zikretmektedir.
Memleketinde ve gittiği şehirlerde pek çok âlimden ilim tahsil eden Dûlâbî hadis, fıkıh ve özellikle biyografide kendisini kabul ettirmiştir.
İbn Adî’ye göre Dûlâbî, ehl-i hadîsin ileri gelenlerinden Nuaym b. Hammâd’ı ehl-i re’ye karşı oldukça sert davranması yüzünden yalancılıkla itham etmiş, bu sebeple de tenkide uğramıştır. Ancak Nuaym b. Hammâd’ın sika olmadığını ve münker hadisler rivayet ettiğini başkaları da ileri sürmüştür. Dârekutnî’nin Dûlâbî hakkındaki değerlendirmesi ise bu değerlendirme ile ilgili cümlenin farklı şekillerde okunması sebebiyle anlaşılamamaktadır. Bir okuyuşa göre Dârekutnî, “Onu tenkit ediyorlar, fakat hakkında hayırdan başka (إلّا خير) bir şey bilinmiyor” demiş; bir başka okuyuşa göre de, “Son durumuna (الأخير) bakarak onu tenkit ettiler” ifadesini kullanmıştır. Bununla beraber Dûlâbî’yi bazı âlimler tenkit, bazıları da takdir etmişlerdir.
Eserleri. 1. el-Künâ ve’l-esmâʾ (I-II, Haydarâbâd 1322). Hz. Peygamber’in isim ve künyeleri ve bunlara dair rivayetlerle başlayan eser aşere-i mübeşşerenin künyeleri hakkında bilgi vermekte, daha sonra sahâbe, tâbiîn ve diğer muhaddislerin künyelerini alfabetik sıraya göre kaydetmektedir. Adnan Ali Şellâk eserdeki hadislerin, diğer rivayet ve râvilerin fihristini hazırlayarak Fihrisü’l-eḥâdîs̱ ve’l-âs̱âr li-Kitâbi’l-Künâ ve’l-esmâʾ adıyla neşretmiştir (Beyrut 1407/1987).
2. eẕ-Ẕürriyyetü’ṭ-ṭâhire ve’l-muṭahhara. Eserin bir nüshası Köprülü Kütüphanesi’nde (nr. 428/2, vr. 60a-117a), başka bir nüshası da Tunus’ta bir özel kütüphanede bulunmaktadır (Sezgin, I, 172).
BİBLİYOGRAFYA
Sem‘ânî, el-Ensâb, V, 369-372.
İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam, VI, 169.
İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 352-353.
Safedî, el-Vâfî, II, 36.
Zehebî, Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, II, 759-760.
a.mlf., Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XIV, 309-311.
a.mlf., Mîzânü’l-iʿtidâl, III, 459.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, V, 41-42.
Süyûtî, Ṭabaḳātü’l-ḥuffâẓ (Lecne), s. 321-322.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, II, 260.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 31.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 278.
Sezgin, GAS, I, 172.
Kettânî, er-Risâletü’l-müsteṭrafe, s. 120.
Ziriklî, el-Aʿlâm, VI, 198.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, VIII, 255.