https://islamansiklopedisi.org.tr/enmati-ebul-kasim
Bağdatlı olup hayatına dair yeterli bilgi yoktur. Enmâtî nisbesinden desenli halı, yaygı gibi bir dokuma türü olan “nemât” işiyle uğraştığı anlaşılmaktadır. Bilinmeyen bir tarihte Bağdat’tan Mısır’a giderek Şâfiî’nin talebelerinden Müzenî ile Rebî‘ b. Süleyman el-Murâdî’nin derslerine katıldı. Daha çok Müzenî’den faydalandı ve kendisinden on yıl boyunca fıkıh öğrendi. Her iki hocasından hadis rivayet etti. Ancak Zehebî rivayet çağına gelmeden önce vefat ettiği için kendisinden çok az sayıda rivayet aktarıldığını belirtir. Talebeleri arasında Ebü’l-Abbas İbn Süreyc, Ebû Saîd Hasan b. Ahmed İstahrî, Ebû Ali İbn Hayrân, Mansûr et-Temîmî ve Ebû Hafs İbnü’l-Vekîl gibi Şâfiî âlimleri vardır. Ebû Bekir eş-Şâfiî de kendisinden rivayette bulundu. Enmâtî 288 Şevvalinde (Ekim 901) Bağdat’ta vefat etti.
Enmâtî’yi fıkıh ve özellikle Şâfiî mezhebi tarihinde önemli kılan husus Bağdat’taki faaliyetleriyle bölgede Şâfiî’nin fıkhına tekrar ilgi uyandırmış olmasıdır. Şâfiî 199 (815) yılının sonlarında Bağdat’tan Mısır’a gittiğinde geride Za‘ferânî, Kerâbîsî, Ebû Sevr ve İbn Hanbel gibi talebelerini bırakmıştı. Bunlardan ilk ikisi ona olan bağlılıklarını sürdürmekle birlikte sahip bulundukları birikimin Şâfiî’nin “kadim mezhebi”ni temsil etmesi ve o dönemde “mihne” sürecinde yaşanan sıkıntılar yüzünden Şâfiî’nin fıkhını Bağdat’ta üst düzeyde temsil edememiş, Ebû Sevr ve İbn Hanbel’in de zamanla daha farklı fıkhî anlayışları benimsemesiyle Bağdat’ta Şâfiî fıkhı unutulmaya yüz tutmuştur. Dâvûd b. Ali ez-Zâhirî, İbrâhim el-Harbî, Kadı İsmâil el-Cehdamî, İbn Hanbel’in oğulları ile Merrûzî gibi Bağdat’ta etkili âlimlerin yaşadığı bir dönemde Enmâtî, Mısır’dan hem Şâfiî’nin “cedîd mezhebi”ni temsil eden eserlerini hem Müzenî’nin kitaplarını getirip okutmaya başlamış ve Bağdat’ta Şâfiî mezhebine olan ilginin artmasını sağlamıştır. Onu Şâfiî mezhebi tarihinde önemli kılan diğer bir husus, teşekkül döneminin iki önemli ismi olan Müzenî ile İbn Süreyc arasındaki irtibatı sağlamış olmasıdır. İkinci nesil Şâfiî âlimleri içerisinde fıkhî yetkinlik bakımından en çok temayüz eden isimlerden olan Enmâtî, mezhebin Irak topraklarındaki gelişiminin temellerini atmıştır. Ebû Âsım el-Abbâdî, Enmâtî’nin Bağdatlılar arasındaki konumunun, Müzenî’nin ilmî birikimini Nîşâbur’a taşıdığı için İbn Huzeyme’nin Nîşâburlular arasındaki konumuna denk olduğunu söyler. Sübkî’nin değerlendirmesine göre İbn Huzeyme ilmî birikim ve itibar bakımından Enmâtî’den daha üstün olmakla birlikte Enmâtî İbn Süreyc, İstahrî, İbn Hayrân gibi önemli talebelere hocalık yaptığı için bir adım öne çıkmıştır. Mezhebin ana damarını Müzenî’den başlayıp İbn Süreyc ve talebelerine uzanan bu silsilenin teşkil edişi ve İbn Huzeyme’nin gerek kendi fıkhî tavrı gerekse mezhepte etkin talebelerinin olmayışı gibi sebeplerle mezhepteki yerinin daha gerilerde kaldığı görülür.
Enmâtî halku’l-Kur’ân tartışmalarında ehl-i hadîs yaklaşımını benimsemiş bir fakihtir. Mısır yıllarının son döneminde, Müzenî’nin halku’l-Kur’ân meselesi hakkındaki görüşünü açıklamamış olması ve onun yaratılmışlığı benimsediğine dair söylentilerin yayılması üzerine Enmâtî arkadaşlarıyla birlikte hocasından akîdeye dair görüşlerini açıklamasını istemiştir. Aralarında geçen konuşmadan Müzenî’nin ehl-i hadîs çevrelerinde itibarının zedelenmeye başladığı ve talebelerinin bu durumdan rahatsız olduğu anlaşılmaktadır. Müzenî, Kur’an’ın mahlûk olmadığına inandığını, ancak bu tartışmalara girmek istemediği için o güne kadar görüşünü açıklamadığını söylemiş, görüşünün yayılması üzerine Cehmiyye’nin reîsürrüesâsı İbnü’l-Asbağ kendisini sorguya çağırmış ve onun yerine Enmâtî sorguya giderek İbnü’l-Asbağ ile münazaraya girişmiştir. Enmâtî, Müzenî aracılığıyla Şâfiî’nin kelâm aleyhindeki ifadelerinin dahil olduğu akaide dair birtakım görüşlerini nakletmiştir.
Herhangi bir eser kaleme aldığı bilinmeyen Enmâtî’nin usul ve fürûa dair görüşleri mezhep kaynaklarında nakledilmiştir. Enmâtî, kıyasın hüccet oluşuyla ilgili tartışmaların yoğunlaştığı bir dönemde celî kıyasla nasların tahsis ve neshedilebileceğini söylemiş, böylece kıyasın alanını genişletme yönündeki görüşleri savunmuştur. Öğrencileri olan İstahrî ve İbn Süreyc ile aralarında geçen bir müzakerede nas-ictihad-kıyas ilişkisi hakkında değerlendirmelerde bulunduğu görülür. Fürûda bazı muhalif görüşleri olmakla birlikte genel olarak Şâfiî’nin fikirlerine bağlı kaldığı için kendisinin ortaya koyduğu görüşler mezhepte “vecih” diye kabul edilir ve bu yönden Ebû Sevr gibi müstakil müctehidlerden ayrılır (Nevevî, II, 200). Şâfiî’ye muhalif olan bazı görüşlerinde Ebû Hanîfe ile muvafık olduğu dikkati çeker. Enmâtî hakkında kullanılan “Bağdat müftüsü” nitelemesi kendi döneminde itibar edilen bir fakih olduğuna işaret eder.
BİBLİYOGRAFYA
İbn Batta, el-İbâne ʿan şerîʿati’l-fıraḳı’n-nâciye (nşr. Osman Abdullah Âdem el-Esyûbî), Riyad 1418, III, 60.
Mâverdî, el-Ḥâvi’l-kebîr (nşr. Ali M. Muavvaz – Âdil Ahmed Abdülmevcûd), Beyrut 1419/1999, I, 301, 302; III, 120, 384; IV, 116; V, 25.
Ebû Âsım el-Abbâdî, Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾi’ş-Şâfiʿiyye (nşr. G. Vitestam), Leiden 1964, s. 51.
Hatîb el-Bağdâdî, Târîḫu Baġdâd (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1422/2002, XIII, 175.
Şîrâzî, Ṭabaḳātü’l-fuḳahâʾ, s. 104.
Şemsüleimme es-Serahsî, el-Usûl (nşr. Ebü’l-Vefâ el-Efgānî), Kahire 1372, II, 66.
Yahyâ b. Ebü’l-Hayr el-İmrânî, el-Beyân fî meẕhebi’l-İmâm eş-Şâfiʿî (nşr. Kāsım Muhammed en-Nûrî), Beyrut 1421/2000, I, 50; III, 159, 377; IV, 211; V, 85; VI, 368; XI, 163.
İbn Asâkir, Târîḫu Dımaşḳ (Amrî), V, 271.
Nevevî, Tehẕîb, II, 200.
İbn Hallikân, Vefeyât, III, 241.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, X, 460.
Sübkî, Ṭabaḳāt (Tanâhî), II, 301-302.
İsnevî, Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, I, 44-45.
Bedreddin ez-Zerkeşî, el-Baḥrü’l-muḥîṭ, Kahire 1414/1994, IV, 492; V, 290; VII, 349.
İbn Kādî Şühbe, Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, I, 80-81.
Ali b. Süleyman el-Merdâvî, et-Taḥbîr şerḥu’t-Taḥrîr fî uṣûli’l-fıḳh (nşr. İvaz b. Muhammed el-Karanî), Riyad 1421/2000, VI, 3067-3069.