https://islamansiklopedisi.org.tr/feth-el-mevsili-es-sagir
Musul civarında Dicle nehrine yakın bir köy olan Kâr’da doğdu (Yâkūt, IV, 428). Musul ve Bağdat’ta öğrenim gördü. Bağdat’a sık sık yaptığı ziyaretler dışında hayatını Musul’da geçirdi. Çok defa Feth el-Mevsılî el-Kebîr ile karıştırılan (bk. FETH el-MEVSILÎ el-KEBÎR) Feth es-Sagīr’in hayatı hakkında kaynaklarda verilen bilgiler sınırlıdır. Îsâ b. Yûnus’tan hadis okuduğu, Bişr el-Hâfî ile birlikte iken bu zattan dinlediği bir hadisi kontrol etmek için Bağdat’a Bişr’i ziyarete gittiği bilindiğine göre (Ebû Nuaym, VIII, 294) hadis ilmiyle de ilgilenmiş olmalıdır. Fakat bu hadisin Kütüb-i Sitte’de başka senetlerle rivayet edilmiş olması (meselâ bk. Buhârî, “Ġusül”, 28; Müslim, “Ḥayıż”, 87, 88), ayrıca hadis râvilerine dair kaynaklarda onun adına rastlanmaması kendisinin hadis sahasında önemli bir isim olmadığını göstermektedir. Ancak kaynaklar Feth’in tasavvufta önemli bir yeri bulunduğu hususunda görüş birliği içindedir. İbnü’l-Esîr onun şöhretinin doğuya ve batıya yayıldığını (el-Lübâb, III, 74), Hatîb el-Bağdâdî de Musul’un tanınmış şeyhlerinden biri olduğunu kaydeder (Târîḫu Baġdâd, XII, 382). Feth es-Sagīr ünlü bir zâhid ve sûfî olduğu halde şeyhleri ve müridleri hakkında bilgi yoktur. Sohbetlerinde bulunduğu abdal mertebesine ulaşmış otuz şeyhin kendisine inzivaya çekilmesini ve gıdasını en aza indirmesini tavsiye ettiklerine (Attâr, s. 377) bakılırsa birçok şeyhten istifade ettiği söylenebilir. Onun gibi Musullu olan çağdaşı Feth el-Kebîr ile Muâfâ b. İmrân’dan faydalanmış olması da muhtemeldir. Feth es-Sagīr Musul’da vefat etti (Hatîb, XII, 383).
Kaynaklarda Bişr el-Hâfî ve Serî es-Sakatî ile yakın ilişki içinde olduğu bildirilen Feth es-Sagīr’in Ebû Gassân adında bir müridi bulunduğu ve bu kişinin hıristiyan iken onun himmetiyle müslüman olduğu kaydedilir (İbnü’l-Cevzî, IV, 187).
İbadete ve nefis mücâhedesine çok önem veren Feth es-Sagīr insanları zühde, fakr ve tevekküle çağırır, rızık konusunda Allah’a güvenmelerini, maddî menfaat peşinde koşmamalarını, nefislerine esir, hırslarına mağlûp olmamalarını öğütlerdi. Bundan dolayı Hâce Abdullah-ı Herevî onu tevekkül ehlinin önderi olarak göstermiştir (Ṭabaḳāt, s. 81-82). Feth’in tanımına göre havassın tevekkülü tam bir ilticadır. Bu anlamda tevekkül Allah için, Allah dışındaki her şeyden sıyrılıp sadece Allah’a sığınmak demektir. Dünyaya ait bütün gönül bağlarını koparan insan Hz. Süleyman’ın mülküne de sahip olsa yine gerçek mütevekkildir. Mârifet sahibi olan bir sâlik konuştuğunda Hak’tan bahseder, yaptığı işi Hak için yapar, isteğini Hakk’a arzeder (Attâr, s. 377). Muhabbet konusu üzerinde de duran Feth’e göre gönül gözüyle sürekli olarak sevgilisine bakan onunla neşelenir, sevgisini kendi arzusuna tercih eden onun tarafından da sevilir; onu özleyen, ondan başkasında gözü olmayan ve ondan korkan kişi ilâhî güzelliği temaşa mertebesine ulaşır (Münâvî, I, 151).
Feth’in ibadetle başlayan, zühd, takvâ, nefis mücâhedesiyle devam eden tasavvuf anlayışı sonuçta mârifet ve muhabbet noktasına ulaşmakta, bir an önce kurban olup Hakk’a erme özlemi şeklinde tezahür etmektedir. Kaynaklar onun bazı kerametlerini de nakleder.
BİBLİYOGRAFYA
Buhârî, “Ġusül”, 28.
Müslim, “Ḥayıż”, 87, 88.
Serrâc, el-Lümaʿ, s. 244, 265.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist, Kahire 1377, s. 277.
Ebû Nuaym, Ḥilye, VIII, 292-294.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, XII, 381-383.
Abdülkerîm b. Hevâzin el-Kuşeyrî, Kuşeyrî Risâlesi (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1978, s. 311, 494-495, 531.
Herevî, Ṭabaḳāt, s. 81-82.
İbnü’l-Cevzî, Ṣıfatü’ṣ-ṣafve, IV, 183-189.
Attâr, Tezkiretü’l-evliyâ (trc. Süleyman Uludağ), İstanbul 1985, s. 375-377.
Yâkūt, Muʿcemü’l-büldân, IV, 428.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 454-455.
a.mlf., el-Lübâb, Beyrut 1400/1980, III, 74.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, VII, 349-350.
İbnü’l-Mülakkın, Ṭabaḳātü’l-evliyâʾ, s. 276-279.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire (Popper), II, 235.
Şa‘rânî, eṭ-Ṭabaḳāt, I, 80.
Lâmiî, Nefehât Tercümesi, s. 101.
Münâvî, el-Kevâkib, I, 151.
Nebhânî, Kerâmâtü’l-evliyâʾ, II, 437-438.