https://islamansiklopedisi.org.tr/hasan-b-serefsah
Esterâbâdî nisbesinden Esterâbâd’da doğduğu, babasının (veya dedesinin) Şerefşah isminden Fars asıllı olduğu sonucu çıkarılabilir. Kaynaklarda yer alan ifadelerden başta nahiv, felsefe ve usûl-i fıkıh olmak üzere çok çeşitli ilim dallarında iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Muhtemelen otuz yaşlarında (DMBİ, IV, 80) Merâga’ya giderek dönemin en büyük filozof ve âlimi Nasîrüddîn-i Tûsî’den ders almaya başladı; üstün kabiliyeti ve zekâsı sayesinde Tûsî’nin gözde öğrencileri arasında yer aldı ve ondan birçok sahada tahsil gördü (en-Nücûmü’z-zâhire, IX, 231). Tûsî’nin diğer bir seçkin öğrencisi olan Kutbüddîn-i Şîrâzî Anadolu’da bulunduğu sırada hocası onun yerine Hasan b. Şerefşah’ı Merâga’daki öğrencilerinin denetimiyle görevlendirdi; bu arada öğretim faaliyetlerinde hocasına yardımcı oldu. Süyûtî’nin, “Felsefe öğretiminde çok başarılıydı” şeklindeki ifadesi (Buġyetü’l-vuʿât, I, 522) onun bu ilk hocalığıyla ilgili olmalıdır. 672’de (1273-74) Merâga’dan ayrılarak Bağdat’a giden Tûsî bu öğrencisini de yanında götürdü. Hocasının aynı yılda vefat etmesi üzerine Musul’a yerleşen Hasan b. Şerefşah buradaki Nûriyye Medresesi’nde ders vermeye başladı. Bu medreseye ait vakfın yönetimi de kendisine verildi; ayrıca eserlerinin önemli bir kısmını burada kaleme aldı. Bir süre İran’ın Sultâniye şehrinde bulunduğuna ve Sultâniye’deki Şâfiyye Medresesi’nde öğretimle görevlendirildiğine dair bazı rivayetler mevcuttur (a.g.e., a.y.). Ayrıca Sübkî onun Mardin’deki Şehid (Şehidiye) Medresesi’nde müderrislik yaptığını nakleder (Ṭabaḳāt, IX, 408). Bu görevler Musul’a yerleştiği 672 (1273-74) tarihinden öncesine ait olmalıdır. Büyük ihtimalle Musul’da, zayıf bir rivayete göre de yetmiş veya seksen yaşlarında Tebriz’de vefat eden Hasan b. Şerefşah’ın ölüm tarihi olarak 715 (1315) yılı yanında 717 (1317) ve 718 (1318) yılları da zikredilir.
Kaynaklarda Hasan b. Şerefşah’ın ilmî şahsiyeti anlatılırken onun için “imam, allâme, mütefennin” (İbn Kādî Şühbe, II, 214); “aklî ilimlerde üstat” (Sübkî, IX, 407, 408); “Musul âlimi” (Safedî, XII, 54); “çok iyi bir felsefe hocası, usûl-i fıkıhta söz sahibi” (Hânsârî, III, 96-97) gibi ifadeler kullanılmakta olup bunlar kendisinin çok yönlü bir âlim olduğunu göstermektedir. Nitekim zamanın devlet büyükleri nezdinde itibar görmüş, özellikle Moğol idarecileri kendisine çok değer vermiş ve aylık 1500 (veya 1800) dirhem tutarında maaş bağlamışlardı (Safedî, XII, 54; Süyûtî, I, 522). Dönemin ünlü âlimlerinden olan vezir Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî’nin Bağdat valisi olan oğlu Emîr Ali’ye ulemâya malî yardımda bulunması, bu arada Hasan b. Şerefşah’a 1000 dinar altın ile bir binek hayvanı ve bir kürk göndermesi için tâlimat vermesi (DMBİ, IV, 80) onun hem devlet ricâli hem de ulemâ nezdindeki itibarını gösterir.
Bazı Şiî müellifleri, Nasîrüddîn-i Tûsî ile yakınlığını ve kendisine Menhecü’ş-Şîʿa adlı bir eser nisbet edilmesini delil göstererek Hasan b. Şerefşah’ın Şiî olma ihtimalinden söz etmişlerse de Şâfiî fıkhına dair ders vermesi, Abdülgaffâr b. Abdülkerîm el-Kazvînî’nin Şâfiî fıkhına ait el-Ḥâvi’ṣ-ṣaġīr adlı eserini şerhetmesi (Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 626), ayrıca Sübkî’nin ve İbn Kādî Şühbe’nin Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye adlı eserlerinde yer alması onun Sünnî olduğunu ispatlamaktadır.
Hasan b. Şerefşah, otuz yıldan fazla süren hocalığı sırasında pek çok öğrenci yetiştirmiş olup bunlar arasında aklî ilimler yanında fıkıh, nahiv, hadis ve tefsirdeki yetişmişliğinden övgüyle söz edilen (meselâ bk. İbn Kādî Şühbe, III, 35-36) Tâceddin Ali b. Abdullah et-Tebrîzî ile, İbn Şeyhü’l-Uveyne diye bilinen ve şairliğinden başka fıkıh ve usûl-i fıkıhtaki çalışmalarıyla da tanınan (a.g.e., III, 34-35) Zeynüddin Ali b. Hüseyin el-Mevsılî özellikle zikredilmelidir.
Eserleri. Çoğu Cemâleddin İbnü’l-Hâcib’in kitaplarının şerhi mahiyetinde olan eserlerinin başlıcaları şunlardır:
1. İbnü’l-Hâcib’in el-Kâfiye adlı nahiv kitabına üç şerh: a) eş-Şerḥu’l-ekber (eş-Şerḥu’l-kebîr, eş-Şerḥu’l-muṭavvel, el-Vasîṭ; yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 368; Suppl., I, 532). b) eş-Şerḥu’l-mutavassıṭ. el-Vâfiye fî şerḥi’l-Kâfiye olarak da adlandırılan eser kısaca el-Vâfiye diye meşhurdur. el-Kâfiye’nin en beğenilen şerhlerinden olup geniş bir ilgiye mazhar olmuş, üzerine birçok şerh, hâşiye ve ta‘lik yazılmıştır (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1370-1371; Brockelmann, GAL, I, 368; Suppl., I, 532; el-Vâfiye ve üzerinde yapılan çalışmaların yazma nüshaları için bk. Brockelmann, GAL, I, 368; Suppl., I, 532). c) eş-Şerḥu’ṣ-ṣaġīr (Brockelmann, a.y.).
2. Ḥallü’l-ʿaḳd ve’l-ʿaḳl. İbnü’l-Hâcib’in Müntehe’s-sûl ve’l-emel fî ʿilmeyi’l-uṣûl ve’l-cedel adlı eserinin yine kendisi tarafından hazırlanmış ihtisarı olan Muḫṭaṣarü’l-Müntehâʾnın şerhidir (Safedî, XII, 54; İbn Tağrîberdî, IX, 231; Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 283). Kâtib Çelebi bu eseri Muḫtaṣar’ın en önemli yedi şerhi arasında gösterir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1854).
3. Menhecü’ş-Şîʿa (Nehcü’ş-Şîʿa) fî feżâʾili vaṣiyyi Ḫâtemi’ş-şerîʿa. Eser Üveys Bahadır Han’a ithaf edilmiştir (Tebrîzî, VIII, 54; Aʿyânü’ş-Şîʿa, V, 255).
4. Mirʾâtü’ş-şifâʾ. Tıpla ilgilidir (Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1648).
Hasan b. Şerefşah, bunlardan başka yine İbnü’l-Hâcib’in eş-Şâfiye adlı sarf kitabıyla Uṣûlü’d-dîn’ine, Ebû Temmâm’ın el-Ḥamâse’sine, Gazzâlî’nin Ḳavâʿidü’l-ʿaḳāʾid’ine, Nasîrüddîn-i Tûsî’nin felsefî-kelâmî mahiyetteki Tecrîdü’l-iʿtiḳād’ına, Sirâceddin el-Urmevî’nin Meṭâliʿu’l-envâr’ına, Tûsî’nin öğrencilerinden olup Debîrân diye de tanınan Ali b. Ömer el-Kâtibî’nin eş-Şemsiyye adlı mantık kitabına ve Abdülgaffâr b. Abdülkerîm el-Kazvînî’nin el-Ḥâvi’ṣ-ṣaġīr adlı fıkha dair eserine şerhler yazmıştır. İbn Kādî Şühbe, Hasan b. Şerefşah’ın dört ciltten oluşan bu son şerhte el-Ḥâvî’ye isabetli itirazlarda bulunduğunu bildirir (Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, II, 214). Bazı kaynaklarda Hasan b. Şerefşah’ın aynı esere bir şerh daha yazdığı belirtilir (Safedî, XII, 54; İbn Kādî Şühbe, II, 214). Sübkî, eş-Şâfiye ve Uṣûlü’d-dîn’e ait şerhleri gördüğünü söyler (Ṭabaḳāt, IX, 408).
BİBLİYOGRAFYA
Zehebî, el-ʿİber, IV, 41.
Safedî, el-Vâfî, XII, 54-55.
Sübkî, Ṭabaḳāt (Tanâhî), IX, 407-408.
İbn Kādî Şühbe, Ṭabaḳātü’ş-Şâfiʿiyye, II, 214-215; III, 34-36.
İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, IX, 231.
Süyûtî, Buġyetü’l-vuʿât, I, 521-522.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, I, 626, 692; II, 1021, 1358, 1370-1371, 1648, 1854.
Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâżü’l-ʿulemâʾ ve ḥiyâżü’l-fużalâʾ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, I, 320-321.
Hânsârî, Ravżâtü’l-cennât, III, 96-97.
Brockelmann, GAL, I, 368; Suppl., I, 532, 536; II, 297.
Tebrîzî, Reyḥânetü’l-edeb, VIII, 53-54.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, I, 283.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, V, 255.
Ca‘fer Seccâdî, “İbn Şerefşâh”, DMBİ, IV, 80-81.