https://islamansiklopedisi.org.tr/ibn-mahan
Aslen İranlıdır. Benî Huzâa’nın âzatlısı olan babası Îsâ b. Mâhân, Abbâsîler’in ihtilâl hareketine erken dönemde katılmış ve Merv’deki nakibler arasına girmişti. Oğlu İbn Mâhân’ın adına ise kaynaklarda ilk defa Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un ölümünden sonra yeğeni Îsâ b. Mûsâ’ya biat etmeyişi sebebiyle rastlanır. Mehdî-Billâh döneminde (775-785) muhafız alayının kumandanlığına, 163 (780) yılından itibaren de genç veliaht Hâdî’nin sâhibü’l-haresliğine getirildi ve onun en yakın askerî danışmanı oldu. İbn Mâhân’ın muhafız alayı kumandanlığı Hârûnürreşîd devrinde de (786-809) devam etti. Halife daha sonra onu Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî’nin muhalefetine rağmen Horasan valiliğine getirdi.
İbn Mâhân’ın on yıl kadar süren Horasan valiliği, halka eziyet etmesi ve bilhassa koyduğu ağır vergiler yüzünden isyanlarla geçti. Önce Sîstan’da Hâricî Hamza b. Edrek (Etrek) ayaklandı. 180 (796) yılında İbn Mâhân’ın görevlendirdiği Amraveyh b. Yezîd, 6000 kişilik bir kuvvetle Hamza b. Edrek’e karşı çıktı, çatışmada yenildi ve askerlerinin çoğu öldürüldü. İbn Mâhân, hakkındaki şikâyetler üzerine Hârûnürreşîd tarafından 183’te (799) Bağdat’a çağrıldıysa da yeniden Horasan’daki görevine gönderildi. Bu arada onun Bermekîler’e karşı komplo hazırladığı ve Mûsâ b. Yahyâ’yı Horasanlılar’la mektuplaşarak onları halifeye karşı kışkırtma girişiminde bulunmakla suçladığı, bunun üzerine halifenin Mûsâ’yı hapse attırdığı ve daha sonra da serbest bıraktığı rivayet edilmektedir. İbn Mâhân’ın halifenin yanına gittiği sırada Nesâ’da Ebü’l-Hasîb liderliğinde yeni bir isyan başladı. İbn Mâhân geri döndüğünde Ebü’l-Hasîb’e eman verdi. Fakat Ebü’l-Hasîb ertesi yıl yeniden isyan etti; Nesâ, Ebîverd, Tûs, Serahs ve Nîşâbur’u kontrolü altına almayı başardı; ancak Merv’i kuşatmaktan bir sonuç alamayınca Serahs’a çekildi. İbn Mâhân 186 (802) yılında Ebü’l-Hasîb’in üzerine yürüdü ve yapılan savaşta onu öldürüp ailesini esir aldı.
189’da (805) Horasan ileri gelenlerinin İbn Mâhân’ın kendilerine kötü muamelede bulunduğu, haksız yere mallarını ellerinden aldığı hususunda şikâyette bulunmaları üzerine Hârûnürreşîd eyalette işlerin nasıl gittiğini bizzat görmek için Horasan’a doğru yola çıktı. Rey’de halifeyi karşılayan İbn Mâhân ona hakkındaki ihbarların doğru olmadığını anlatarak görevinde kalmayı başardı. 190’da (806) İbn Mâhân’ın sert siyasetinin de etkisiyle Râfi‘ b. Leys Semerkant’ta ayaklandı. Dihkanlar tarafından önemli ölçüde desteklenen isyanın bastırılamaması üzerine durumun kötüye gittiğini gören halife İbn Mâhân’ı görevinden alarak yerine Herseme b. A‘yen’i tayin etti. Bu sırada Râfi‘ b. Leys Mâverâünnehir’in tamamına hâkim olmuş ve çok güçlenmişti. İsyanın son derece tehlikeli bir duruma geldiğini gören Hârûnürreşîd, yanına oğullarından Me’mûn ve Sâlih’i alarak ordusunun başında Horasan’a hareket etti; Emîn’i işlerin idaresi için Bağdat’ta bırakmıştı (192/808). Tûs’a ulaşan Hârûnürreşîd Me’mûn’u Merv’e gönderdi; fakat arkasından rahatsızlanarak burada öldü (193/809).
İbn Mâhân, Emîn ile Me’mûn arasında başlayan hilâfet mücadelesinde Emîn’in yanında yer aldı ve Me’mûn’un veliahtlıktan azledilmesi hususunda etkili oldu. Halife Emîn 195 (811) yılında onu el-Cibâl, Hemedan, İsfahan ve Kum valiliğine getirerek Me’mûn’un, Tâhir b. Hüseyin kumandasında gönderdiği 4000 kişilik kuvvete karşı hazırladığı 40.000 kişilik orduya kumandan tayin etti. Fakat askerlerine mal dağıtılan, silâh ve teçhizat bakımından daha mükemmelinin, sayı bakımından daha kalabalığının görülmediği rivayet edilen bu ordu, Rey yakınlarında karşılaştığı Tâhir b. Hüseyin’in çok iyi savaşan disiplinli küçük ordusu tarafından bozguna uğratıldı ve büyük bir kısmı imha edildi; öldürülenler arasında İbn Mâhân da vardı (Şâban 195 / Mayıs 811). Tâhir b. Hüseyin, İbn Mâhân’ın kesik başını vezir Fazl b. Sehl’e gönderdi (İbnü’t-Tıktakā, s. 214).
İbn Mâhân’ın oğlu, Suriye birlikleri kumandanı Hüseyin b. Ali kısa bir müddet sonra isyan ederek Halife Emîn’i hapsetmişse de sâdık adamlarının çabalarıyla hapisten kurtulan ve tekrar halife ilân edilen Emîn tarafından öldürülmüştür (Receb 196 / Nisan 812).
BİBLİYOGRAFYA
Dîneverî, el-Aḫbârü’ṭ-ṭıvâl, s. 390-391, 396-397.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), bk. İndeks.
Cehşiyârî, el-Vüzerâʾ ve’l-küttâb, bk. İndeks.
Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Abdülhamîd), III, 398-400.
Hamza el-İsfahânî, Târîḫu sinî mülûki’l-arż ve’l-enbiyâʾ, Beyrut 1961, s. 170-171.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VI, 34, 75, 103, 150-151, 163-166, 174, 177, 184, 191, 195, 203-205, 215, 227-230, 233, 235, 239-246, 256.
İbnü’t-Tıktakā, el-Faḫrî, s. 213-214.
İbn Hallikân, Vefeyât, I, 340; II, 517-518, 522; IV, 39, 42, 76-77.
D. Sourdel, Le vizirat ʿAbbāside de 749 à 936, Damas 1959-60, I, 120, 152, 162, 192, 200-201, 219; II, 653.
a.mlf., “Ibn Māhān”, EI2 (İng.), III, 859.
Ziriklî, el-Aʿlâm, V, 133.
H. Kennedy, The Early Abbasid Caliphate, London 1986, s. 79, 96, 97, 104-105, 121, 122, 124, 130, 139, 152, 176, 181-183, 186-187; ayrıca bk. İndeks.
Fikret Işıltan, “Tâhir b. Hüseyin”, İA, XI, 632.
Ch. Pellat, “ʿAlī b. ʿĪsā”, EIr., I, 852.