https://islamansiklopedisi.org.tr/kahir-billah
287’de (900) doğdu. Annesi Berberî asıllı bir câriyedir. Kardeşi Muktedir-Billâh’ın yerine kāidü’l-ceyş emîrü’l-ümerâ Mûnis el-Muzaffer tarafından 15 Muharrem 317 (28 Şubat 929) tarihinde halife ilân edildi; hayatının bundan önceki dönemi hakkında bilgi yoktur. Vezir İbn Mukle, valilere Ebû Mansûr Muhammed’in Kāhir-Billâh lakabıyla hilâfet makamına getirildiğini bildirdiyse de (Kitâbü’l-ʿUyûn, IV/1, s. 245) Kādılkudât Ebû Ömer, onun halife olduğuna dair mazbatayı açıklamayarak çoğunluğun biatını önledi (İbnü’l-Cevzî, VI, 69). Kardeşi Muktedir-Billâh’ın hal‘edilmesi sırasında yağmalanan dârülhilâfe etrafında toplanan askerler cülûs bahşişi (hakku’l-bey‘a) ve bir yıllık maaşlarını isteyerek ayaklandılar. Onları yatıştırmak için gönderilen Sâhibü’ş-şurta Nâzûk öldürüldü. Sarayı zapteden askerlerin elinden Ebü’l-Heycâ Abdullah b. Hamdân sayesinde kurtulan Kāhir-Billâh iki gün iktidarda kalabildi. Yeniden halife olan Muktedir-Billâh, hal‘inde kardeşi Kāhir-Billâh’ın herhangi bir rolünün olmadığına kanaat getirerek kendisine emannâme verdi ve iktidarı süresince her türlü ihtiyacını karşılayarak onu gözetim altında tuttu.
Muktedir-Billâh’ın aleyhine aldığı kararlardan rahatsız olan Mûnis el-Muzaffer sarayı ele geçirip halifeyi öldürttü. Mûnis, Muktedir’in oğlu Ebü’l-Abbas Ahmed’e biat etmeyi düşünüyordu. Ancak beraber hareket ettiği Ebû Ya‘kūb İshak b. İsmâil en-Nevbahtî’nin, seçilecek halifenin başkalarının tesiri altında kalmayacak bir kimse olmasının daha uygun olacağını söylemesi üzerine Kāhir-Billâh ikinci defa halife ilân edildi (27 Şevval 320 / 31 Ekim 932). Kāhir-Billâh İbn Mukle’yi vezir, Ali b. Yelbak’ı hâcib olarak tayin etti. Başta Muktedir-Billâh’ın annesi olmak üzere eski halifenin yakınlarının malları müsadere edildi ve çocukları gözetim altına alındı.
Vezir İbn Mukle tayinlerde etkin rol oynayarak rakiplerini cezalandırdı ve birçok ünlü ailenin mallarına el koydu. Bu arada Ebû Abdullah el-Berîdî, Kāhir-Billâh’tan aldığı destekle büyük bir servete sahip oldu. Muktedir-Billâh zamanında Bağdat’tan uzaklaştırılan Hârûn b. Garîb’e Bağdat’a girme izni veren Kāhir-Billâh, Muhammed b. Yâkūt’un da desteğini sağladı. Bu durum Mûnis el-Muzaffer, İbn Mukle, Hâcib Yelbak ve oğlu Ali b. Yelbak’ın endişelenmesine yol açtı. Ali b. Yelbak, halifenin kapısına nöbetçi dikerek girip çıkanları kontrol altına aldı ve hizmetçilerin maaşlarını kesti. Bundan haberdar olan Kāhir-Billâh, Muhammed b. Yâkūt’un da desteğiyle harekete geçerek Mûnis el-Muzaffer, Hâcib Yelbak ve oğlu Ali’yi tutuklatarak evlerini mühürletti; bunlara yakın olanlarla İbn Mukle’nin evleri yağmalanarak ateşe verildi. İbn Mukle’nin yerine Ebû Ca‘fer Muhammed b. Kāsım vezir, Sellâme et-Tolûnî hâcib ve Ebü’l-Abbas Ahmed b. Hākân sâhibü’ş-şurta tayin edildi. Tutuklanan Mûnis el-Muzaffer’in adamları ve onları destekleyen ordunun bazı birlikleri Mûnis’in serbest bırakılması isteğiyle ayaklandılar. Kāhir-Billâh Mûnis, Hâcib Yelbak ve oğlu Ali b. Yelbak’ı öldürterek başlarını Bağdat caddelerinde halka teşhir ettirdi. Tutuklanan Ebû Ahmed b. Müktefî-Billâh da bir mahzende ölüme terkedildi (İbn Miskeveyh, I, 266).
Bütün aramalara rağmen ele geçirilemeyen İbn Mukle, Sâciyye ve Huceriyye denilen gulâmlarla anlaşarak halifeyi hal‘etmeye karar verdi. Sâciyye ve Huceriyye dârülhilâfeyi kuşattı. Ayaklanmayı haber alıp kaçmaya teşebbüs eden Kāhir-Billâh yakalanarak hapsedildi (6 Cemâziyelevvel 322 / 24 Nisan 934). Yerine halife ilân edilen Râzî-Billâh’ın emriyle gözlerine mil çekildi. Kāhir-Billâh’ın, gözlerine mil çekilen ilk halife olduğu ve tahttan çekilmeyi kabul etmediği için böyle bir muamele ile karşılaştığı kaydedilmektedir (Mes‘ûdî, et-Tenbîh, s. 388; İbnü’l-Cevzî, VI, 265). Kāhir-Billâh, 3 Cemâziyelevvel 339’da (18 Ekim 950) vefat edinceye kadar hapiste kaldı ve ölümünde dârülhilâfede babası Mu‘tazıd-Billâh’ın yanına defnedildi.
İdarecilerin halifelere karşı cüretkâr tavırlarının yaygınlaştığı bu dönemde Abbâsî Devleti, başta Horasan ve Fars bölgesi olmak üzere bazı eyaletlerde hâkimiyetini yitirmiş, Büveyhîler gibi mahallî hânedanlar muhtariyet kazanmıştı. Ayrıca Bağdat’ta Şiîler ile Hanbelîler arasında zaman zaman çatışmalar oluyordu. Kāhir-Billâh sert politikalarla bunları sindirme yolunu tuttu. Mûnis el-Muzaffer’den kurtulması ve kendi sarayından başlayan tasarruf tedbirleriyle hazineyi düzeltmeye çalışması önemli faaliyetlerindendir. Kāhir-Billâh merhametsizliğiyle tanınır. İntikamcı ve kan dökmeye meyilli bir mizaca sahip olmasının döneminde pek çok cinayetin işlenmesine zemin hazırladığı söylenir. Ehl-i kitap dışında mütalaa edilen Sâbiîler için verilen idam fetvasını uygulamamıştır (Hatîb, VII, 268). Mûsiki dinlemeyi seven ve sık sık işret meclisleri düzenleyen Kāhir-Billâh 321’de (933) şarap içmeyi, teganni ile uğraşmayı ve şarkıcı câriyelerin yüksek fiyatla alınıp satılmasını yasaklamış, bu işleri meslek edinenleri Basra ve Kûfe’ye sürerek oyun ve eğlence aletlerini imha ettirmiştir. Basra ve Uman’dan getirttiği turunçgillere ait ağaçları diktirmiş olduğu bahçesinin çok meşhur olduğu kaydedilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA
Kitâbü’l-ʿUyûn ve’l-ḥadâʾiḳ fî aḫbâri’l-ḥaḳāʾiḳ (nşr. Ömer es-Saîdî), Dımaşk 1972, IV/1, s. 245-248, 261-269, 275-278.
Ebû Bekir es-Sûlî, Aḫbârü’r-Râżî-Billâh ve’l-Müttaḳī-Lillâh (nşr. J. Heyworth-Dunne), Beyrut 1403/1983, s. 1, 19-20, 184.
Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb (Abdülhamîd), IV, 313-314, 335-336.
a.mlf., et-Tenbîh, s. 387-388.
Arîb b. Sa‘d, Ṣılatü Târîḫi’ṭ-Ṭaberî (Taberî, Târîḫ [Ebü’l-Fazl], XI içinde), s. 124-125, 153-157.
İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem, I, 193-199, 241-295.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, I, 339-340; VII, 268.
Muhammed b. Abdülmelik el-Hemedânî, Tekmiletü Târîḫi’ṭ-Ṭaberî (Taberî, Târîḫ [Ebü’l-Fazl], XI içinde), s. 273-282.
İbnü’l-Cevzî, el-Muntaẓam, V, 123; VI, 69-70, 222, 241, 249-250, 253-254, 265-266, 309, 368.
İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VIII, 201, 244, 248, 264; ayrıca bk. İndeks.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XV, 98-102.
H. F. Amedroz, “The Mazalim Jurisdiction in the Ahkām Sultāniyya of Mawardi”, JRAS (1911), s. 657.
K. V. Zetterstéen, “Kāhir Billah”, İA, VI, 74.
D. Sourdel, “al-Ḳāhir Bi’llāh”, EI2 (İng.), IV, 423-424.
Abdülkerim Özaydın, “İbn Mukle”, DİA, XX, 211-212.