KOMOR ADALARI - TDV İslâm Ansiklopedisi

KOMOR ADALARI

Madde Planı
I. FİZİKÎ ve BEŞERÎ COĞRAFYA
II. TARİH ve İSLÂMİYET
Müellif: AHMET KAVAS
KOMOR ADALARI
Müellif: AHMET KAVAS
Web Sitesi: TDV İslâm Ansiklopedisi
Yayımcı: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi
Baskı Tarihi: 2002
Erişim Tarihi: 08.11.2024
Web Adresi:
https://islamansiklopedisi.org.tr/komor-adalari
AHMET KAVAS, "KOMOR ADALARI", TDV İslâm Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.tr/komor-adalari (08.11.2024).
Kopyalama metni

Doğu Afrika sahiliyle Madagaskar’ın kuzeyinde ve Mozambik Boğazı’nın girişinde yer alan dört adanın ortak adıdır. Ngazidja (Büyük Komor; 1148 km2), Anjouan (Ndzuwani; 424 km2) ve Moheli (Mwali; 290 km2) bağımsız Komorlar Federal İslâm Cumhuriyeti’ni meydana getirirken Mayotte (Maore; 375 km2) halen özel bir statüyle Fransa’ya bağlıdır. Cumhuriyetin resmî adı, ülkede kullanılan iki resmî dilden Arapça’da el-Cumhûriyyetü’l-Kumuri’l-ittihâdiyyeti’l-İslâmiyye, Fransızca’da ise République Fédérale Islamique des Comores’dur. Hint Okyanusu’nda seyahat eden Arap denizcileri tarafından bu takımadalar “Kumr adaları” veya “ay adaları” mânasında Cezâirü’l-kamer diye adlandırılmaktaydı. Diğer bir rivayette ise Kartala yanardağından dolayı yerli dilde “ateşin bulunduğu yer” anlamına gelmektedir. Komor adaları 1912-1974 yılları arasında Fransız sömürgesi olarak kaldı. Bağımsızlık sonrası Afrika’nın en küçük devletlerinden biri olup üç adanın toplam yüzölçümü 1862 km2, nüfusu 614.000’dür (2002 tah.). Federal devletin başşehri aynı zamanda Ngazidja’nın da merkezi olan Moroni (43.000) olup diğer adalardan Mwali’nin merkezi Fomboni (12.700), Ndzuwani’nin merkezi Mutsamudu’dur (26.500).

I. FİZİKÎ ve BEŞERÎ COĞRAFYA
Volkanlar ülkesi olarak da bilinen Komor adalarını meydana getiren dört adanın en büyüğü olan Ngazidja’da volkanik faaliyet halen devam etmektedir. Bu adada bulunan ve aynı zamanda ülkenin en yüksek zirvesini oluşturan Kartala aktif volkanı (2361 m.) 1857-1952 yılları arasında on defa püskürmüştür. Diğer adalardaki volkanlar ise aktif değildir. Kasım-nisan ayları arasında devam eden musonların ardından sıcak ve ılıman bir deniz ikliminin hüküm sürdüğü adalara çok yoğun yağmur düşmektedir. Sıcaklığın 23-28 °C arasında seyrettiği ülkede bitki örtüsü epeyce zengindir. Komorlar’da ziraata ağırlık verilir, yetiştirilen ürünler arasında ise tahıl başta gelmektedir. Özellikle parfüm üretimi için vanilya, karanfil ve yasemin gibi bitkiler ülkeye büyük gelir sağlamaktadır. Hindistan cevizi, muz, avokado, kahve, kakao ve mango gibi tropikal meyveler yetiştirilmekte olup daha ziyade Fransa, Hollanda ve Amerika Birleşik Devletleri’ne ihraç edilmektedir. Ülkede ihtiyaç duyulan ithalât mallarından pirinç ve diğer gıda maddeleri, tekstil ve her türlü ulaşım araçları ile yapı malzemeleri genellikle Kenya, Küveyt, Fransa ve Pakistan’dan satın alınmaktadır. Adalara yurt dışından ulaşım daha çok hava yoluyla gerçekleşse de adalar arası taşımacılık deniz yoluyla yapılmaktadır. Adaların ahalisi Arapça ve Sevâhilî dillerinin epeyce tesirinde kalan Bantu dil ailesinden Komor dilini konuşmaktadır. Sevâhilî’nin yaygınlaşmasının sebebi XX. yüzyıla kadar sultanların idarî işlerinde bu dili kullanmalarıdır. Komorlar’da Fransızca ve Arapça resmî dil kabul edilmiştir. Afrika’nın iç bölgelerinden gelen Bantular, Umanlı, Hadramutlu ve Şîrazlı Araplar, Endonezya’dan Malaylar, Madagaskarlı Malgaşlar ve Hindistanlı Gucerâtlar bu adalara değişik dönemlerde göç ettiler. Arap kökenliler bütün ahali içinde en soylu sınıfı meydana getirmekte, bunlara Komor dilinde “ustaarabu” denilmektedir. Şehirlerin nüfusu fazla olmayıp çoğunluk köylerde ve küçük kasabalarda yaşamaktadır. Halkın ekserisi tarım ve balıkçılıkla uğraşmaktadır. Nüfusun % 99’u müslüman olup tamamı Şâfiî mezhebine bağlıdır. Komorlar Federal İslâm Cumhuriyeti dünyanın fakir ülkeleri arasında yer aldığı için (2000 yılında kişi başına düşen millî gelir 370 dolar) Fransa, Küveyt, Suudi Arabistan, Uman, Birleşik Arap Emirlikleri gibi devletlerden yardım almaktadır.

II. TARİH ve İSLÂMİYET
X. yüzyıldan XV. yüzyıla kadar Kilve Sultanlığı ile Madagaskar arasında ulaşım Komorlar üzerinden gerçekleştiği için her iki devlet zaman zaman buraları idarelerine aldılar. Pîrî Reis’in Kitab-ı Bahriye’sinde Komor adalarının konumu, Portekizliler’le münasebetleri, yerli ahali ve bir müslüman toplum olarak hayat tarzları, idarî yapıları, köle ticareti, bitki örtüsü, burada yaşayan canlılar gibi konularda ayrıntılı bilgilere rastlanmaktadır. Yerlilerin Tinku, Portekizliler’in San Loranzo (Saint Laurent) adını verdikleri Madagaskar adasına Arap coğrafyacıları Büyük Komor demekteydiler. Buranın Madagaskar adını almasından sonra Hint Okyanusu’nda seyahat edenler, Büyük Komor adını bu defa kuzeyindeki takımadaların en büyüğü olan Ngazidja için kullandılar.

İslâmiyet’in burada yayılış tarihi konusundaki rivayetler farklı olmakla birlikte yerliler arasındaki yaygın kanaate göre iki Komorlu Hz. Osman’ın halifeliği zamanında Medine’ye giderek İslâm’ı öğrendi; bunlar dönüşlerinde tebliğde bulundular. Arap denizcilerinin de VIII. yüzyıldan itibaren yoğun olarak uğradıkları bu adalara İslâm’ı yaydıklarında şüphe yoktur. İslâm dininin ilk defa Anjouan’dan yayılmaya başladığı rivayeti yaygındır.

Büveyhîler’in İran’ın Şîraz şehrini 934 yılında ele geçirmeleri üzerine Sünnî Araplar’dan bir kısmı Doğu Afrika sahillerine ve Hint Okyanusu adalarına göç etti. Onlardan önce IX. yüzyılın başında Umanlı küçük bir İsmâilî topluluk buraya yerleşmişti. İran körfezi ve Güney Arabistan civarından göçler XVI. yüzyılın başına kadar aralıklarla devam etti. Şîrazlılar’dan Ali b. Îsâ 975’te Kilve Sultanlığı’nı kurdu ve kısa zamanda Komor adaları dahil Doğu Afrika sahillerindeki birçok yerleşim merkezi onun yönetimine girdi. XI. yüzyılda Fâtımîler’in ileri gelenlerinden birinin Mısır’ı terkederek ailesi ve hizmetinde bulunanlarla birlikte Anjouan’a yerleştiği de bilinmektedir.

Komor adalarına erkekler genelde yalnız geldikleri için yerli kadınlarla evlendiler, böylece melez nesiller ortaya çıktı. Henüz müslüman olmayan yerlilere “kâfir” (cafres), yeni nesle “makoas” deniliyordu. Şehirlerdeki ileri gelen aileler Arap soylu olup fazla melezleşmezken köylerde yaşayanlar dışarıdan gelenlerle çabuk karıştılar. Adaları yerli kabilelerin “beca” dedikleri yaklaşık kırk reis idare ediyordu. Bunlar müslüman olunca kendilerine “fani” denildi; yeni gelen Arap yöneticileri bunların kızlarıyla evlenerek siyasî güç kazandılar. Adalarda değişik dönemlerde sultanların “cumbe” unvanı verilen kızları da tahta çıkabiliyordu. Fransız işgali öncesinde Moheli adasının 1842-1878 yılları arasındaki hâkimi olan Cumbe Fatma bunlardandı.

Asırlar boyunca Kilve Sultanlığı’nın idaresinde bulunan Ngazidja adasına 1500 ve 1505 yıllarında Portekizliler çıktı. Ancak Şîraz’dan gelen yeni bir göç karşısında direnemeyip adayı terkettiler. 1530-1550 yıllarında etkili olan Şîrazlılar kurdukları idarî birimlere sultanlık adı verdiler. Kısa zamanda sayıları artan sultanlar arasında hepsinin üzerinde sözü geçene “sultan tîbe” denildi. 1557’de on ikisi Ngazidja’da olmak üzere adaların tamamında yirmi civarında sultanlık varsa da 1620 yılında sayıları on beşe düştü. Üç küçük ada birer sultan tarafından yönetilirken diğerleri Ngazidja’da bulunuyordu. Fransız işgaline kadar Bamboa, Itsandra, Bûde, Havâîl ve Hamuhammed adlı beş sultanlık daima etkili oldu. Sultan tîbelik, son dönemlerde Ngazidja’daki Bamboa ve Itsandra sultanları arasında el değiştirmekteydi. Adalara Portekizliler’den sonra İngilizler de ilgi duydular ve 1701 yılında kaptan Nathaniel North Ngazidja’nın bir kısmını işgal etti. Kilve Sultanlığı’nın zayıflaması üzerine genelde Madagaskar ve Zengibar’ın nüfuzunda kalan Komor sultanları XIX. yüzyılın başından itibaren Portekizliler, İngilizler, Fransızlar, Hollandalılar ve Almanlar’la iyi ilişkiler kurarak anlaşmalar imzaladılar.

Anjouan sultanı önceleri diğer adalara da hükmetmekteydi. Şîrazlı Hasan buraya çıkınca Fani Ali’nin kızı ile evlenerek adanın ilk sultanı oldu. Büyük bir cami inşa ettirdiği Sima yerine Domoni’yi başşehir yaptı. Adanın diğer taraflarına da yeni camiler yaptırdı ve Şâfiî mezhebini yaydı. 1741’den itibaren Sultan Ahmed Anjouan’da kırk bir yıl iktidarı elinde tuttu. Ardından sultan olan I. Abdullah (1782-1788, 1792-1796) İngilizler’den, Sultan Alevî b. Hüseyin (1796-1816) Fransızlar’dan yardım istedi. Daha sonra Sâlim b. Alevî Fransızlar’la yaptığı anlaşma gereği Mayotte’daki haklarından vazgeçtiği gibi 1844 ve 1848 yıllarında İngilizler’le yeni anlaşmalar imzaladı. III. Abdullah olarak bilinen Saîd Abdullah b. Salîm (1852-1891) İngilizler’le yeni anlaşmalar yaptı. Bu anlaşmaların mahiyetini öğrenmek isteyen Anjouan’ın ileri gelenleri iki kişiyi Londra’ya gönderdiler. Orada kaldıkları bir yıl boyunca Osmanlı sefirinin yardımcı olduğu bu kişiler önce Kahire’ye, ardından Anjouan’dan getirdikleri mektubu padişaha takdim etmek için İstanbul’a gittiler. Padişahtan yardım isteyen bu temsilciler, Basra Tersanesi’ne gitmek üzere olan Osmanlı deniz birliğiyle geri döndüler; birlik kumandanı onların sultanlarına yazılan mektubu vermekle görevlendirildi (14 Şâban 1281 / 12 Ocak 1865). III. Abdullah, Anjouan’ın İngiltere veya Almanya tarafından işgal edilmesinden korktuğu için 1882 yılında bu defa Fransa’dan yardım istedi. Fakat onun ölümü üzerine yerine geçen Sultan Osman, Fransa’nın da işgal niyeti taşıdığını anlayınca yardımı kabul etmedi. Mayotte’daki Fransız kumandanı ona karşı Saîd Ömer b. Saîd’i destekleyerek sultan olmasını sağladı (1891-1892). Sultan Osman önce Ubûk’a (Obock, Cibuti), ardından Yeni Kaledonya’ya sürüldü. Komor adalarının Fransa tarafından 1886’da himaye altına alındığı ilân edildiyse de Anjouan Sultanı Saîd Muhammed b. Saîd (1892-1912) bunu reddetti ve Hasanî hânedanının son sultanı olarak 1912 yılında Fransız sömürgeciliği kuruluncaya kadar tahtını muhafaza etti..

XIX. yüzyılda Ngazidja’daki gelişmeler de Anjouan’ınkine benzemektedir. Muğnemkû adıyla da bilinen Bamboa Sultanı Saîd Ahmed 1819-1871 yıllarında bu adada hüküm sürdü. İngilizler’in desteklediği Itsandra Sultanı Mûsâ Fûmû’ya 1871’de yenildi ve sultan tîbe unvanını kaybettiği gibi konulduğu hapishanede 1875 yılında öldü. Mayotte’daki torunu Saîd Ali, Mûsâ Fûmû ile mücadele etmeyip hacca gitti. Oradan Kahire’ye geçti ve hidiv tarafından kabul edildi. Anjouan Sultanı III. Abdullah ile Moheli Sultanı Abdurrahman Ngazidja’ya dönmesi için ona yardım ettiler. 1877’de İngilizler’den yardım almasına rağmen Mûsâ Fûmû’yu yenerek tutuklattı. 1884’te Fransız maceracı Léon Humblot Ngazidja’ya geldi ve ileride burayı ülkesinin bir sömürgesi haline getirecek faaliyetlere girişti. Hile ve şantajla Sultan Saîd Ali’den ahaliye ait arazilerin kullanım hakkını alan Humblot, sultanla yaptığı anlaşmaya göre adada istediği toprağa sahip olacak ve karşılığında ona gelirden yüzde on pay verecekti. Bu gelişme üzerine Itsandra Sultanı Hâşim güneydeki Almanlar’la iş birliği yaparak Bacîni şehrine Alman bayrağını dikti. Onlardan aldığı yardımla 1886 yılında Ngazidja’nın başşehri Moroni’yi ele geçirdiyse de Fransızlar Tanganyika bölgesindeki sömürge haklarından vazgeçince Almanlar da Komorlar’ı onlara terkettiler. Fransızlar’a karşı direnişe geçen Sultan Hâşim yakalanarak Madagaskar’daki Diego-Suarez’e sürüldü. Oradan kaçıp tekrar Ngazidja’ya geldi ve 1889’da ölünceye kadar mücadele etti. Fransa 6 Ocak, 21 ve 26 Nisan 1886 tarihli yeni anlaşmalarla Ngazidja, Anjouan ve Moheli adalarını himayesine aldığını ilân etti.

Humblot 1889’da Fransa tarafından adaya resmî idareci tayin edildi ve kendisine karşı yapılan isyanlardan Sultan Saîd Ali’yi sorumlu tuttu. 1890 yılında önce Moheli’ye, ardından Mayotte’a geçmek zorunda kalan sultan bir müddet sonra Ngazidja’ya döndü. 1893 yılına kadar sultanlığı devam ettiyse de Fransızlar’a karşı isyanlar giderek artınca Yeni Kaledonya’ya sürgün edildi. Fakat önce Madagaskar’daki Diego-Suarez şehrine, daha sonra Reunion adasında ikamet etmesine izin verildi. 12 Eylül 1899’da suçsuz olduğu Fransa tarafından resmen kabul edilmekle birlikte sultanlığı terketmesi şartını da ihtiva eden yeni bir anlaşma imzalamak zorunda bırakıldı. 7 Şubat 1910’da gittiği Paris’te dördüncü rütbeden şeref madalyasıyla taltif edildi. Tekrar döndüğü Madagaskar’ın Tamatave şehrinde 10 Şubat 1916’da öldü.

XIX. yüzyılın ortalarına doğru Madagaskar’daki iktidar değişiklikleri sebebiyle buranın bazı yöneticileri Komor adalarına gelerek yerleşmişlerdi. Bunlardan Majunga şehri valisi Ramanetaka 1830’da Moheli’ye geldi ve müslüman olarak Abdurrahman adını aldı. Moheli’nin idaresini ele geçiren Abdurrahman’ın 1842 yılında vefatından sonra yerine kızı Cumbe Fatma geçti. 1865’te Fransız Joseph Lambert, şeker kamışı yetiştirmek amacıyla en verimli arazilerin kullanım hakkını gelirin yüzde on beşi karşılığında Cumbe Fatma’dan aldı. 1867-1875 yılları arasında Lambert’in girişimiyle Muhammed b. Saîd sultan yapılınca Cumbe Fatma Paris’e gittiyse de umduğu ilgiyi göremedi. Dönüşte uğradığı Kahire’de Hidiv İsmâil Paşa’nın yaptığı yardım sayesinde Moheli’ye ulaşabildi. Bu arada Muhammed b. Saîd öldüğü için idareyi tekrar ele geçirdi. 1875’te Fransız Emile Fleuriot ile evlenen Cumbe Fatma 1878 yılında öldü. Abdurrahman b. Saîd (1878-1885), Muhammed Şeyh (1885-1886) ve Mercânî b. Abdu’nun (1886-1888) ardından adanın son hanım sultanı olan Sâlime bint Muhammed b. Saîd 1909 yılına kadar tahtını korudu.

Komor adalarındaki diğer sultanlar 25 Temmuz 1912 tarihinde Fransa tarafından azledilerek adaların idaresi Madagaskar sömürgesine bağlandı. Bu dönemde şirketlerin yönetimine bırakılan adalar gittikçe fakirleşti. Komorlar’ın bu durumu, 1946’da idarî ve iktisadî bakımdan Madagaskar’dan ayrılıp doğrudan Fransa’ya bağlanıncaya kadar devam etti. Adalar halkından ilk defa yüksek öğrenim gören Saîd Muhammed Şeyh, 1946’da Fransız Millî Meclisi’ne ülkesini temsil etmek üzere milletvekili olarak gönderildi. 1970 yılına kadar ülkesinde siyasî hayata yön veren Saîd Muhammed Şeyh Komor Yeşil Partisi’ni, eski sultanın oğlu Saîd İbrâhim ise Komor Beyaz Partisi’ni kurdu. 1959’da Komorlar’a tanınan ikinci milletvekilliğine de Saîd İbrâhim seçilerek Fransız Millî Meclisi’ne gönderildi. Madagaskar 1960’ta bağımsızlığını kazanırken Komorlar’a bu hak verilmedi. 1960’lı yıllarda hız kazanan bağımsızlık hareketleri içinde Tanzanya’nın başşehri Dârüsselâm’da Sovyetler Birliği’nin desteğiyle kurulan Komorlar İstiklâl Hareketi ile Komorlar Sosyalist Partisi ve Komor Halk Demokrasi Birliği etkili oldu.

22 Aralık 1974 tarihinde yapılan referandum sonucunda Ngazidja, Anjouan ve Moheli’de halkın % 95’i bağımsızlık yönünde oy kullandı. Fransa bu kararı 6 Temmuz 1975’te tanıdı. 1958-1970 yılları arasında Fransız Senatosu’nda Komorlar’ı temsilen senatör olarak görev yapan ve Hint Okyanusu adalarının en zengin adamı olarak bilinen Ahmed Abdullah, Paris’e yakınlığıyla tanınmakla birlikte bağımsızlık mücadelelerini desteklediği için ilk devlet başkanı seçildi. 3 Ağustos 1975 tarihinde Bob Denard takma adlı Fransız paralı askeri Gilbert Bourgeau’nun desteklediği Ali Soilih darbe yaparak devlet başkanlığına Saîd Muhammed Cevher’i getirdi. Ancak Ali Soilih 2 Ocak 1976’da kendisini devlet başkanı seçtirdikten sonra birtakım devrimlere girişerek geleneklere savaş açtı. Görünürde müslüman olarak Said Mustafa Mwadju ismini alan Bob Denard’ın Komorlar üzerindeki siyasî ve iktisadî emelleri hiç eksik olmadı. Komorlar 1976’da İslâm Konferansı Teşkilâtı’na üye oldu. Sürgündeki Ahmed Abdullah iktidarı yeniden ele geçirmek için Bob Denard ve beraberindeki Avrupalı paralı askerlerle darbe yaptı. 13 Mayıs 1978’de devlet başkanı Ali Soilih tutuklandı ve 29 Mayıs günü öldürüldü. Komorlar’a dönen Ahmed Abdullah büyük bir coşkuyla karşılandı. Bob Denard’ın bu ikinci darbesi Afrika Birliği Teşkilâtı tarafından benimsenmedi ve Komorlar yaklaşık bir yıl teşkilâttan uzaklaştırıldı. 1 Ekim’de yapılan referandumla devletin adı Komorlar Federal İslâm Cumhuriyeti olarak değiştirilirken 23 Ekim’deki seçimde tekrar devlet başkanı olan Ahmed Abdullah baskıcı bir yönetimi benimsedi. Eylül 1984’te altı yıllık bir süre için yeniden seçildiyse de kendisine karşı tepkiler giderek arttı; 14 Şubat 1981, 8 Mart 1985 ve 30 Kasım 1987 tarihlerinde yapılan darbelerden kurtuldu. Bu arada Fransa, başta Komorlar olmak üzere diğer Afrika ülkelerinde Bob Denard’ın giriştiği darbe girişimlerinden rahatsız olarak 1987’de kendisini mahkemeye sevketti. Bunu fırsat bilen Ahmed Abdullah ondan kurtulmak istediyse de başarılı olamadı ve 26 Kasım 1989 tarihinde öldürüldü. Yerini geçici olarak Saîd Muhammed Cevher aldı, 1990’da ise yapılan ilk seçimle devlet başkanlığına getirildi. 1993’te ülke Arap Birliği’ne üye oldu. Saîd Muhammed Cevher 1995 yılındaki darbeyle devrilince geçici olarak Saîd İbrâhim’in oğlu Saîd Ali Kemal ile 1990 seçimlerindeki en büyük rakibi Muhammed Taki Abdülkerîm devlet başkanlığı görevini birlikte üstlendiler. Ancak aynı yıl yapılan seçimlerde Muhammed Taki Abdülkerîm devlet başkanı oldu. 3 Ağustos 1997’de Anjouan’ın, 11 Ağustos 1997’de Moheli’nin federal devletten bağımsızlık ilânları milletlerarası camiada tanınmadı. 1998 yılında Muhammed Taki’nin vefatı üzerine geçici olarak devlet başkanlığına Muhammed Tâceddin b. Saîd getirildiyse de Albay Azali Assoumani 1999’da darbe yaparak devlet başkanı oldu. 7 Ocak 2002 tarihinde adalar arasındaki bağımsızlık girişimlerine son verilip yeniden birlik sağlandı.

Fransız işgaliyle birlikte misyonerler Komorlar’da faaliyete başladılarsa da herhangi bir netice alamadılar. Mayotte’u Doğu Afrika’nın Katolik merkezi yapmak için gösterdikleri çabalar da sonuçsuz kaldı. Farklı kültürlerin kavşağında yer alan Komorlar’ın ahalisini birbirine bağlayan en kuvvetli unsur İslâm dinidir. Halen ülkedeki bütün çocuklar ilkokul öncesi dört ile altı yaş arasında Kur’an okullarına gönderilmektedir. Komorlar’da en yaygın tarikat Şâzeliyye olup Kādiriyye, Rifâiyye, Ticâniyye ve Aleviyye mensupları da bulunmaktadır. Somali’nin Berâve şehrinden Zengibar’a gelen Şeyh Üveys b. Muhammed vasıtasıyla Kādirî tarikatına intisap eden Muhammed b. Ahmed Komorlar’da bu tarikatı yaydı. Şâzeliyye tarikatı ise XIX. yüzyılın sonunda Maskat’tan Zengibar’a gelen ve Şeyh Abdullah Derviş diye bilinen Ebü’l-Leys Abdullah b. Saîd vasıtasıyla bölgede yaygınlaştı. Önce Kādirî tarikatına intisap eden Komorlu Saîd Muhammed b. Saîd Ahmed el-Ma‘rûf eğitim için gittiği Zengibar’da Şâzeliyye tarikatına intisap etti ve daha sonra Filistin’e geçti. Dönüşünde Şâzeliyye’yi Komorlar’da yaydı. Moroni’deki kabri halen önemli bir ziyaretgâhtır. Ancak Kādiriyye ve Şâzeliyye tarikatlarının yaygınlaşması 1930’lu yıllara rastlamaktadır. Halk, dinî konulardaki her türlü hukukî meseleyi asırlarca Şâfiî âlimi Nevevî’nin Minhâcü’ṭ-ṭâlibîn adlı eserine müracaat ederek çözmekteydi. Bu eserin Hollandalı Van den Berg tarafından yapılan Fransızca tercümesinden (1884) habersiz olan Fransız sömürge yöneticileri, dinî konulardaki meseleleri 1920 yılında bu tercümeyi elde edinceye kadar Şâfiî olan halkın muhalefetine rağmen Mâlikî mezhebinin önemli kitaplarından Halîl b. İshak el-Cündî’nin el-Muḫtaṣar’ının Fransızca tercümelerine başvurarak hallettiler. 17 Mayıs 1961 tarihinde Komorlar Temsilî Meclisi’nin bir kararıyla sömürge döneminin bütün kanunları iptal edilerek yerine İslâmî esaslara dayalı kanunlar uygulamaya konulmuştur.


BİBLİYOGRAFYA

, yıl 1281-Meclis-i Mahsûs, nr. 1254.

, HR.SYS, nr. 431/1.

Pîrî Reis, Kitab-ı Bahriye (nşr. Ertuğrul Zekâi Ökte v.dğr.), İstanbul 1988, I, 173-187.

G. Ferrand, Les musulmans à Madagascar et aux îles Comores, Paris 1891, s. 43-55.

a.mlf., “Les îles Râmny, Lamery, Wâkwâk, Komor des géographes arabes et Madagascar”, , 10. Série, X (1907), s. 433-566.

İsmail Hakkı Tevfik, Âlem-i İslâm Külliyâtından Komor Adaları, İstanbul 1339, s. 5, 9, 11-22.

P. Guy, “Islam comorien”, Normes et valeurs dans l’Islam contemporain (ed. J.-P. Charnay), Paris 1966, s. 145-158.

J. M. Cuoq, Les musulmans en Afrique, Paris 1975, s. 512-516.

Türkkaya Ataöv, Afrika Ulusal Kurtuluş Mücadeleleri, Ankara 1977, s. 527-528.

H. Chagnoux – Ali Haribou, Les Comores, Paris 1980, s. 16-36, 41-48, 55, 61-66, 70-76, 81-87, 104.

J. Martin, Comores: quatre îles entre pirates et planteurs, Paris 1983, I-II, tür.yer.

Sultan Chouzour, Le pouvoir de l’honneur essai sur l’organisation sociale traditionelle de Ngazidja et sa constestation, Paris 1989, tür.yer.

F. T. Masao – H. W. Mutoro, “La côte d’Afrique orientale et les Comores”, Histoire générale de l’Afrique (ed. M. el-Fâsî), Paris 1990, III, 625-656.

J. de Vere Allen, Swahili origins, Ohio 1993, s. 194-197.

P. Vérin, Les Comores, Paris 1994, tür.yer.

G. Fontaine, Mayotte, Paris 1995, s. 35-42.

R. K. Kent, “Madagascar et les îles de l’Océan indien”, Histoire générale de l’Afrique (ed. B. A. Ogot), Paris 1999, V, 981-1031.

Aydoğan Köksal, Afrika Genel ve Ülkeler Coğrafyası, Ankara 1999, s. 163-165.

R. le Tourneau, “Aperçu sur les musulmans des territoires de la communauté dans l’Océan indien”, l’Afrique et l’Asie, sy. 49, Paris 1960, s. 10-25.

C. Robineau, “l’Islam aux Comores: une étude d’histoire culturelle de l’île d’Anjouan”, Revue de Madagascar, sy. 35 (1966), s. 39-56.

C. Allibert, “La chronique d’Anjouan par Said Ahmed Zaki (ancien cadi d’Anjouan)”, Etudes Ocean indien: Anjouan dans l’histoire, sy. 29, Paris 2000, s. 9-92.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2002 yılında Ankara’da basılan 26. cildinde, 153-157 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.
TDV İslâm Ansiklopedisi'nden rastgele bir madde okumak ister misiniz?
BAŞKA BİR MADDE GÖSTER