https://islamansiklopedisi.org.tr/nevbahti-hasan-b-musa
Bağdat’ta doğdu. Emevîler’in son devrinde ve Abbâsîler’in ilk dönemlerinde sarayda müneccim olarak görev yapan İran asıllı Nevbaht ailesine mensup olup bu aileden Ebû Sehl İsmâil b. Ali’nin kız kardeşinin oğludur. Kaynaklarda tahsili ve hocaları hakkında yeterli bilgi bulunmuyorsa da zengin bir ilmî birikime sahip olan ailesi içinde iyi yetiştiğinde şüphe yoktur. Küçük yaştan itibaren eski Fars kültürünün izleri, sınırlı ölçüde Yunan düşüncesine ait fikirlerle İslâm inancının birbiriyle karıştığı aile atmosferi onu bu alanlarda belli bir seviyeye ulaştırmıştır. Bu arada Bağdat’ta felsefe ve kelâm âlimleriyle irtibat kurdu; özellikle Sâbit b. Kurre, İshak b. Huneyn ve Ebû Osman ed-Dımaşkī gibi âlimlerle zaman zaman görüştü. Çağının kelâmcılarıyla ilâhî sıfatlar, rü’yetullah, imâmet, tenâsüh gibi konularda tartışmalar yaptı. Farklı bir kültürel arka plana sahip bulunan çevreden gelmiş olması kelâm konularına daha geniş bir açıdan bakmasına vesile olmuştur. Kaynaklarda yer alan bazı bilgilerden hareketle Nevbahtî’nin ömrünü ilmî faaliyetlerle Bağdat’ta geçirdiği, Yunan düşüncesinden bir kısım eserleri Arapça’ya tercüme ettiği, devrin ilim çevreleriyle sıkı ilişkiler içinde bulunduğu, muhtemelen dedesi gibi nücûm ilmine dair bilgiler aktardığı söylenebilir. Abdullah Ni‘me onun 310 (922) yılında vefat etmiş olabileceğini belirtir (Felâsifetü’ş-Şîʿa, s. 192).
Eserlerinin isminden felsefe, kelâm, dinler tarihi, İslâm mezhepleri, astronomi ve tıp gibi alanlarda yetkin olduğu anlaşılan Nevbahtî kaynaklarda III. (IX.) yüzyılın seçkin şahsiyetlerinden biri olarak tanıtılmıştır. İbnü’n-Nedîm, felsefedeki yerine de işaret ederek onu İmâmiyye Şîası’nın kelâmcıları arasında saymış, ayrıca hem Mu‘tezile’nin hem Şîa’nın Nevbahtî’yi kendi mezheplerine mensup olarak gösterdiğini kaydetmiştir (el-Fihrist, s. 225). İbnü’l-Murtazâ onun İmâmiyye mezhebi mensubu olduğunu belirtmiş ve kendisini Mu‘tezile’nin dokuzuncu tabaka âlimleri arasında göstermiştir (Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile, s. 104). Bu ifadeler, ilk dönemlerden sonra imâmet düşüncesi dışında Şîa ile Mu‘tezile arasında köklü bir farklılığın bulunmamasıyla açıklanabilir. Esasen Nevbahtî’nin er-Red ʿale’ş-Şîʿa mâ ḫala’l-İmâmiyye adlı eseri bu mezhebe mensubiyetini gösterdiği gibi tabakat kitaplarında baştan beri Nevbaht ailesinin siyasî kimliklerinin aynı istikamette olduğuna dair bilgiler de bunu teyit eder. Ayrıca Şîa ricâl kitapları, doğrudan imamlardan hadis rivayet etmemiş olmakla birlikte kendisini İmâmiyye’nin sika şahsiyetlerinden biri diye anar (meselâ bk. Ahmed b. Ali en-Necâşî, I, 180; Ebû Ca‘fer et-Tûsî, er-Ricâl, s. 462).
İlmî şahsiyeti bakımından kelâmcılığı öne çıkan Nevbahtî geleneksel Şiî anlayışına bağlı kalmış, bunun aklî temele oturtulmasına önemli katkılar yapmış, bunun için Mu‘tezile’nin düşünce sisteminden faydalanmıştır. Ancak bu mezhebin fikirlerini tartışmasız kabul etmemiş, tenkide açık gördüğü konularda Ebü’l-Hüzeyl el-Allâf, Ca‘fer b. Harb, Câhiz, Ebû Ali el-Cübbâî gibi âlimlerin görüşlerini reddetmekten geri kalmamıştır. Aynı zamanda Aristo hakkında eser yazacak kadar Grek felsefesine âşina olan ve tabiat bilimlerine ilgi duyan Nevbahtî dinler ve mezhepler tarihinde de bilgi sahibidir. Onun, bazı küçük parçaları günümüze kadar gelen el-Ârâʾ ve’d-diyânât isimli kitabında dinler hakkında objektif bilgiler verdiği, aynı şekilde Fıraḳu’ş-Şîʿa’sında Şiî gruplarına dair kısa fakat sağlıklı açıklamalar yaptığı görülmektedir.
Eserleri. Nevbahtî’nın kaynaklarda kırktan fazla eseri sayılmaktaysa da günümüze sadece bir eseriyle diğer bir eserinden bazı küçük pasajlar intikal etmiştir.
1. Fıraḳu’ş-Şîʿa. Başlangıçtan on birinci imam Hasan el-Askerî’nin vefatına kadar ortaya çıkan Şiî gruplarının ele alındığı eserin çeşitli neşirleri yapılmış (nşr. H. Ritter, İstanbul 1931; nşr. Muhammed Sâdık Âl-i Bahrülulûm, Necef 1355/1936; Beyrut 1404/1984), Fransızca, Rusça ve Farsça’ya tercüme edilmiştir.
2. el-Ârâʾ ve’d-diyânât. Eserden bazı kitaplarda küçük parçalar halinde alıntılar yapılmıştır. Tamamlanmadığı belirtilen eserde Grek felsefesinde varlık ve bilgi anlayışı ile Hint dinlerine ait önemli bilgilerin bulunduğu kaydedilmektedir (Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, s. 39, 45, 65).
Müellifin kaynaklarda adı geçen diğer eserleri de şunlardır: el-Erzâḳ ve’l-âcâl ve’l-esʿâr, el-Ḥucec fi’l-imâme, el-Ḫuṣûṣ ve’l-ʿumûm, İḫtiṣârü’l-kevn ve’l-fesâd li-Arisṭoṭâlîs, el-İstiṭâʿa ʿalâ meẕhebi Hişâm, Muḫtaṣarü’l-kelâm fi’l-cüzʾ, en-Naḳż ʿalâ Caʿfer b. Ḥarb fi’l-imâme, er-Raṣad ʿalâ Baṭlîmûs, er-Red ʿalâ Ebî ʿAlî el-Cübbâʾî fî reddihî ʿale’l-müneccimîn, er-Red ʿalâ Ebi’l-Hüẕeyl el-ʿAllâf fî enne naʿîme’l-cenne münḳaṭıʿ, er-Red ʿalâ aṣḥâbi’t-tenâsüḫ, er-Red ʿale’l-Mücessime, er-Red ʿale’l-Vâḳıfe, et-Tenzîh ve ẕikru müteşâbihi’l-Ḳurʾân, et-Tevḥîd (Ahmed b. Ali en-Necâşî, I, 180-183).
BİBLİYOGRAFYA
Hasan b. Mûsâ en-Nevbahtî, Fıraḳu’ş-Şîʿa (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Beyrut 1404/1984, Hibetüddin eş-Şehristânî’nin Mukaddime’si, s. b-yv.
İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 225-226.
Ahmed b. Ali en-Necâşî, er-Ricâl (nşr. M. Cevâd en-Nâînî), Beyrut 1408/1988, I, 179-183.
Ebû Ca‘fer et-Tûsî, el-Fihrist (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Beyrut 1403/1983, s. 75.
a.mlf., er-Ricâl (nşr. M. Sâdık Âl-i Bahrülulûm), Kum 1411, s. 462.
Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Telbîsü İblîs (nşr. M. Münîr ed-Dımaşkī), Kahire 1368, s. 39, 45, 65.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XV, 327.
İbnü’l-Murtazâ, Ṭabaḳātü’l-Muʿtezile, s. 104.
İbn Hacer, Lisânü’l-Mîzân, II, 477-478.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 319-320.
Sezgin, GAS, I, 539-540; VI, 176; VII, 154.
Abdullah Efendi el-İsfahânî, Riyâżü’l-ʿulemâʾ ve ḥiyâżü’l-fużalâʾ (nşr. Ahmed el-Hüseynî), Kum 1401, I, 326-327.
Hasan es-Sadr, Teʾsîsü’ş-Şîʿa, Beyrut 1401/1981, s. 234, 369-370.
Aʿyânü’ş-Şîʿa, V, 320-321.
Abdullah Ni‘me, Felâsifetü’ş-Şîʿa ḥayâtühüm ve ârâʾühüm, Beyrut 1987, s. 191-202.
Ebü’l-Kāsım el-Hûî, Muʿcemü ricâli’l-ḥadîs̱, Beyrut 1409/1989, V, 142-143.
M. Rızâ el-Hüseynî, “Fıraḳu’ş-Şîʿa ev Maḳālâtü’l-İmâmiyye li’n-Nevbaḫtî em li’l-Eşʿârî”, Türâs̱ünâ, I/1, Kum 1405, s. 29-51.
J. L. Kraemer, “al-Nawbak̲h̲tī”, EI2 (İng.), VII, 1044.
J. van Ess, “al-Ārāʾ wa’l-Dīānāt”, EIr., II, 200-201.