https://islamansiklopedisi.org.tr/tenuhi-ebu-ali
327 (939) yılında Basra’da tanınmış bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Tenûhî el-Kebîr olarak anılan babası Ali b. Muhammed ve Tenûhî es-Sagīr diye tanınan oğlu Ali b. Muhassin de meşhur birer âlim, şair ve kadı idi. Tahsiline Basra’daki âlimlerden ders alarak başladı. Burada Ebû Bekir es-Sûlî, Ebü’l-Abbas el-Esrem ve Hüseyin b. Muhammed el-Fesevî gibi âlimlerin öğrencisi oldu. Ardından gittiği Bağdat’ta ilim adamları, edip ve şairlerle görüşüp onların meclislerine katıldı. Gulâmu Sa‘leb, Ebü’l-Ferec el-İsfahânî ve Hâtimî gibi önde gelen âlimlerden ders okudu. İsfahânî’den el-Eġānî adlı eserini okutmak üzere icâzet aldı. Vezir Mühellebî tarafından Bağdat kadılığına tayin edilen Tenûhî (349/960) daha sonra Ahvaz, Askerimükrem, Harran, Cezîre-i İbn Ömer, Kûfe ve Musul gibi yerlerde kadılık yaptı. Kendisi Ahvaz’da iken (354/965) şair Ebü’t-Tayyib el-Mütenebbî ile görüştüğünü söylemektedir (el-Ferec, neşredenin girişi, I, 37-38). Bağdat’ta vezirlik makamında değişiklik olunca kadılıktan azledildi (359/970) ve servetine el konuldu. Üç yıldan fazla bir süre devlet görevinden uzak kaldı; bu süre zarfında daha çok Bağdat’ta bulundu ve Mısır’a seyahat yaptı. Tenûhî eski görevine tekrar getirildiyse de Büveyhîler’den Adudüddevle’nin katında gözden düştü (370/981), hatta İmam Şâfiî ve taraftarlarını kötülemediği için hapse atıldı. Hayatının son yıllarını yalnızlık ve yoksulluk içinde geçirdi; 25 Muharrem 384’te (11 Mart 994) Bağdat’ta vefat etti. Zeki, okumaya düşkün, hâfızası güçlü ve güvenilir bir kişi olan Tenûhî başta hadis olmak üzere Arap dili ve edebiyatı, fıkıh, kelâm, mantık, hendese, aruz alanlarında geniş bilgiye sahipti ve İmâmiyye mezhebine mensup bir âlimdi. Ailenin diğer tanınmış şahsiyetleri gibi o da Mu‘tezile düşüncesine meyletmiş olup eserlerinde bunun izleri görülmektedir. Tenûhî’nin yirmi bin hadis ezberlediği söylenmekte, teliflerinin dışında aruz ve fıkıh alanlarında da eserler yazdığı kaydedilmektedir. Teliflerindeki pek çok malzemeyi bazan şifahî olarak doğrudan İsfahânî’den, bazan onun râvilerinden, bazan da el-Eġānî’den almıştır. Başta Mütenebbî olmak üzere dönemindeki pek çok şairle karşılaşmış, onlardan şiir dinlemiş, şair Serî er-Reffâ’nın râvileri arasında yer almıştır.
Eserleri. Tenûhî, her sıkıntıdan sonra bir ferahlığın geleceği ilkesini esas alıp eserlerinde sıkıntılardan kurtulmanın ve rahat bir hayat yaşamanın yollarını araştırmış, bu çerçevede aşağıdaki ilk üç eserinde kendisinden önce bazı edebiyatçıların başlattığı bir akımı sürdürerek sıkıntılardan kurtulma ve mutlu olma yollarını ortaya koymaya çalışmıştır. Bu eserlerde toplumun her kesiminden insanlar konu edilmiş, dönemine ait meslekler, sosyal durum, iskân vb. konularda zengin bilgiler aktarılmıştır (EI2 [İng.], X, 193).
1. el-Ferec baʿde’ş-şidde. Bir hikâyeler koleksiyonunu oluşturan üç kitabının en meşhurudur ve adı geçen edebî akımın en özgün eseri kabul edilmektedir. Tenûhî kendisinden önceki müelliflerden Medâinî, İbn Ebü’d-Dünyâ ve Ebü’l-Hüseyin Ömer b. Muhammed el-Ezdî’nin aynı adı taşıyan, hemen hemen aynı konuya ve içeriğe sahip kitaplarından yararlanmıştır. Fakat Tenûhî, Medâinî ve İbn Ebü’d-Dünyâ’nın eserlerini eksiklik ve yetersizlikleri, Ömer el-Ezdî’nin kitabını ise Medâinî’den fazla alıntı yapılması, aktarılan bilgilerin eserin amacına uygun düşmemesi ve yeteri kadar beyit kaydedilmesi yönlerinden eleştirmiştir. Bu arada İbn Ebü’d-Dünyâ ile Ömer el-Ezdî’nin kendilerinden önceki Medâinî’nin eserini hiç anmamış olmalarına dikkat çekmektedir (el-Ferec, I, 7). Tenûhî’nin eserini diğerlerinden daha özgün kılan husus müellifin yazılı kaynaklarla yetinmeyip sözlü rivayetlerden de yararlanmasıdır. Bunun yanında bazı kişiler, el-Ferec baʿde’ş-şidde’nin nüshaları arasında görülen önemli farklılıklardan yola çıkarak kitabın oluşmasında Tenûhî’nin rolüne ihtiyatla yaklaşılması gerektiğini söylemektedir. Eser, en ümitsiz durumlarda bile Allah’a olan güven ve inancın korunmasının önemi bağlamında muhteva ve şekil bakımından farklı hikâye ve rivayetlerden teşekkül edip sıkıntı çeşitleri, ilâhî yardımın geliş biçimleri, sultanı sakinleştirme, özlü söz ve öğütlerle onu merhamete davet etme gibi on dört bölüm halinde kaleme alınmıştır (a.g.e., I, 9, 27, 69). Kitapta nakledilen hikâyelerden bazıları müellifin babasına ve hocalarına ait olsa da kendi başından geçen olaylara da oldukça fazla yer verilmiştir. Tenûhî’nin şifahî kaynakları arasında dönemin kadıları ve kâtipleri de yer alır. Bu arada gerek alıntı yaptığı kitapları gerek şifahî rivayette bulunduğu kişileri ismen belirtmekte titiz davranmıştır (M. Hasan Abdullah, XIV/2 [1983], s. 379). Eser ayrıca atasözleri, fıkralar ve şarkılarla zenginleştirilmiştir. İbn Ebü’d-Dünyâ’nın aynı konudaki eserinin dil ve üslûp açısından ağır olduğu kabul edilirken Tenûhî’ye ait eserin daha rahat ve sade bir üslûp taşıdığı görülmektedir. Tenûhî’nin okuyuculara hoş vakit geçirtmek amacıyla yazdığı eser kısa zamanda edebiyat meclislerinde rağbet görmüş, birçok defa istinsah edilmiş, İran, Türk ve yahudi edebiyatında önemli rol oynamıştır. Eserin, İzzeddin Mes‘ûd b. Mevdûd ez-Zengî’ye (1162-1175) ithaf edilmek üzere Hüseyin b. Es‘ad-ı Dihistânî tarafından Farsça’ya yapılan bir çevirisi bulunmaktadır (Bombay 1859). Kitabın bilinen ilk Türkçe tercümesi Kadir (?) b. Muhammed’e aittir (İA, XII/1, s. 167). Arapça ilk baskısı Muhammed ez-Zehrî el-Gamrâvî’nin tashihiyle yapılmış (Kahire 1321-1322), daha sonra Bombay (1329/1911, 1919) ve Kahire’de (1357, 1375) tekrar basılmıştır. Eser Abbûd eş-Şâlcî tarafından konu, şahıs, yer, kitap adları vb. indeksler eklenerek beş cilt halinde yayımlanmıştır (Beyrut 1971-1973, 1975). Mustafa Koç kitabın Türkçe çevirisi üzerinde doktora tezi hazırlamış (1999, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), başka dillere de çevrilen eserle ilgili birçok çalışma yapılmıştır (EI2 [İng.], X, 192-193).
2. Nişvârü’l-muḥâḍara ve aḫbârü’l-müẕâkere. Genellikle üst sınıf devlet adamlarının mücadelelerine dair hikâyeleri içeren ve on bir kitap halinde planlanan eseri Tenûhî kadılıktan azledilip (359/970) Bağdat’a döndüğünde yazmaya başlamış, ancak 380 (990) yılında dört bölümünü tamamlayabilmiştir. D. Samuel Margoliouth tarafından neşredilen eser (London-Kahire 1918-1921; Dımaşk 1348/1930) ayrıca Mecelletü’l-Mecmaʿi’l-ʿilmiyyi’l-ʿArabî bi-Dımaşḳ’ın çeşitli sayılarında tefrika edilmiş (1930-1942), Abbûd eş-Şâlcî çeşitli indeksler ilâve ederek kitabı sekiz cilt halinde yeniden yayımlamıştır (Beyrut 1971-1973). Selçuklu tarihçisi Garsünni‘me esere Kitâbü’r-Rebîʿ adıyla bir zeyil yazmıştır.
3. el-Müstecâd min feʿalâti’l-ecvâd. Câhiz’in cimrilikleriyle tanınmış kişileri konu edindiği Kitâbü’l-Buḫalâʾsından sonra kaleme alınan eser Araplar arasında cömertlikleriyle bilinen kişilere dair 190 hikâye içermektedir. Ancak kitabın Tenûhî’ye aidiyeti şüphelidir ve V (XI) yahut VI. (XII.) yüzyılda telif edilen anonim bir eser olması kuvvetle muhtemeldir. Abdülazîz el-Meymenî (Stuttgart 1939; Dımaşk 1365) ve Muhammed Kürd Ali (Dımaşk 1946, 1970) tarafından neşredilmiştir.
4. ʿUnvânü’l-ḥikme. Yaygın atasözleriyle vecizeleri içeren bir eser olup sözleri söyleyenlerin sosyal statülerine göre düzenlenmiştir. Bunların büyük bir kısmının söyleyeni belirtilmekle birlikte anonim olarak zikredilenler de vardır (bk. EI2 [İng.], X, 193).
5. Dîvân. Bazı kaynaklarda, günümüze ulaşmayan divanda İbn Düreyd’in el-Maḳṣûre’sine nazîre şeklinde nazmedilen bir maksûresinin bulunduğundan, müellifin kendisi hakkında birçok şiir yazdığından, ayrıca Mısır’a gidişi ve istemeyerek Mısır’dan ayrılışıyla ilgili çeşitli şiirlerinden söz edilmektedir. Bununla birlikte oğluna ait divanın daha hacimli olduğu belirtilmektedir (Ebû Mansûr es-Seâlibî, II, 346).
Ebû Ali et-Tenûhî ve eserleri üzerinde ihtisar, neşir, tercüme ve araştırmalar şeklinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır.
BİBLİYOGRAFYA
Ebû Ali et-Tenûhî, el-Ferec baʿde’ş-şidde (nşr. Abbûd eş-Şâlcî), Beyrut 1975, neşredenin girişi, I, 29-49.
a.mlf., Nişvârü’l-muḥâḍara (nşr. Abbûd eş-Şâlcî), Kahire 1391/1971, neşredenin girişi, I, 17-32.
İbn Miskeveyh, Tecâribü’l-ümem (nşr. Ebü’l-Kāsım İmâmî), Tahran 1379, I, 345.
Ebû Mansûr es-Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1375/1956, II, 336-347.
Hatîb, Târîḫu Baġdâd, XIII, 155-156.
Yâkūt, Muʿcemü’l-üdebâʾ, XIV, 110-124, 165; XV, 56; XVII, 92.
İbn Hallikân, Vefeyât, IV, 159-162.
İbn Kutluboğa, Tâcü’t-terâcim, s. 75-76.
Keşfü’ẓ-ẓunûn, II, 1252-1253.
İbnü’l-İmâd, Şeẕerât, III, 112-113.
Brockelmann, GAL Suppl., I, 252.
Muhammed Kürd Ali, Künûzü’l-ecdâd, Dımaşk 1404/1984, s. 187-195.
M. Hasan Abdullah, “Kitâbü’l-Ferec baʿde’ş-şidde”, ʿÂlemü’l-fikr, XIV/2, Küveyt 1983, s. 359-414.
J. Bray, “Practical Mu‘tazilism: the Case of Al-Tanūkhī”, Orientalia-Lovenien-Sia Analecta: ʿAbbasid Studies (ed. J. E. Montgomery), Leuven 2004, s. 111-126.
R. Paret, “Tenûhî”, İA, XII/1, s. 167.
H. Fähndrich, “al-Tanūk̲h̲ī”, EI2 (İng.), X, 192-193.
İbrahim Hatiboğlu, “İbn Ebü’d-Dünyâ”, DİA, XIX, 458.