https://islamansiklopedisi.org.tr/zuhli
172 (788-89) yılı civarında muhtemelen Nîşâbur’da doğdu. Yahyâ b. Yahyâ el-Minkarî’nin meclisinde hadis yazarken yazısının güzelliği ve hadisleri doğru kaydedişi Nîşâburlu muhaddis Ali b. Seleme el-Lebekī’nin dikkatini çekti ve onun tavsiyesi üzerine ilim yolculuklarına başladı. Nîşâbur, Rey, İsfahan, Basra, Kûfe, Vâsıt, Bağdat, Mekke, Medine, Yemen, Mısır, Şam ve Cezîre’de Abdurrahman b. Mehdî, Ebû Dâvûd et-Tayâlisî, Abdürrezzâk es-San‘ânî, Muhammed b. Yûsuf el-Firyâbî, Hureybî, Nuaym b. Hammâd, İbn Nümeyr ve yaşça kendisinden küçük olan İbn Vâre gibi âlimlerden hadis rivayet etti. Kendisinden de hocaları Saîd b. Mansûr, Saîd b. Ebû Meryem, Ebû Ca‘fer en-Nüfeylî ve Amr b. Hâlid’den başka İbn Mâce, Tirmizî, Ebû Hâtim er-Râzî, Nesâî, İbn Ebû Dâvûd gibi muhaddisler rivayette bulundu. Talebeleri arasında İmam Müslim de bulunmaktadır. Müslim önceleri hocası Zühlî’den çok hadis rivayet etti, fakat Kur’an’ı telaffuz etmenin ve yazmanın bile mahluk olmadığı görüşünde olan hocasının bir derste, Buhârî’nin “Kur’an’ı benim telaffuzum mahluktur” sözünü tekrar edip “Kim bu görüşte ise meclisimizde bulunmasın” (Zehebî, XII, 460) diyerek kendisinin çok değer verdiği Buhârî’ye cephe aldığını görünce dersi terketti, Zühlî’den yazdığı hadisleri evine gönderdi ve bu hadisleri el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ine de almadı. Zühlî, Rebîülevvel veya Rebîülâhir 258’de (Ocak veya Şubat 872) vefat etti, cenaze namazını Horasan Emîri Muhammed b. Tâhir kıldırdı.
Zühlî, ünlü muhaddis İbn Şihâb ez-Zührî’nin hadislerini toplayıp tasnif etmesiyle tanındığı için Zührî olarak da anılmıştır. Bağdat’a gittiği zaman oradaki hadis âlimlerine bu derlediği hadisleri rivayet etmiştir. Ahmed b. Hanbel bundan dolayı Zühlî’yi övmüş ve Zührî’nin hadislerini ondan daha iyi bilen birinin Bağdat’a gelmediğini söylemiştir. Yahyâ b. Maîn, kendisine Zührî’nin hadislerini niçin toplamadığını soranlara bu konuda Zühlî’nin çalışmasını yeterli bulduğunu belirtmiş, Ali b. Medînî de Zühlî’yi, “Sen Zührî’nin vârisisin” diye takdir etmiştir. Devrin âlimleri arasında en üstün seviyeye ulaşan hadis hâfızlarına verilen “emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs” unvanı Zühlî’ye de verilmiş ve ilel konusunda önde gelen âlimlerden biri kabul edilmiştir. Nitekim hadis otoriteleri onun ârif, hâfız, mütkın ve sika olduğunu belirtmiş, Dârekutnî de Selef’in ilim konusunda kendisinin bilgi eksikliğini görmek isteyenlerin Zühlî’nin ʿİlelü ḥadîs̱i’z-Zührî’sine bakmalarını tavsiye etmiştir. Zencûye b. Muhammed en-Nîsâbûrî de hocalarının Zühlî’nin bilmediği hadislerin önemsenmeye değmeyeceğini söylediklerini nakletmiştir (Zehebî, XII, 280). Zühlî’nin talebelerinden İbn Huzeyme ise hocasını “asrının imamı” diye nitelemiş ve Ahmed b. Hanbel’in Bağdat’ta, İmam Mâlik’in Medine’de elde ettiği şöhrete denk bir şöhrete onun da Nîşâbur’da kavuştuğunu kaydetmiştir.
Zühlî’nin adı, Buhârî ile aralarında geçen halku’l-Kur’ân tartışmasından sonra Buhârî’nin Nîşâbur’dan çıkarılması ve ardından hastalanarak vefat etmesiyle sonuçlanan olay sebebiyle ön plana çıkmıştır. Buhârî 250 (864) yılında Nîşâbur’a gelince büyük ilgiyle karşılanmış, hocası Zühlî talebelerine Buhârî’yi karşılamalarını söylemiş, kendisi de onu karşılayanlar arasında yer almıştır. Ayrıca etrafındakileri Buhârî’ye kelâm konularında herhangi bir şey sormamaları yönünde uyarmış, Buhârî’nin kendi görüşlerine aykırı bir fikir beyan etmesi halinde aralarında ihtilâf çıkacağını, bunun da Horasan’daki Hâricî, Râfizî, Cehmî ve Mürciîler’i sevindireceğini belirtmiştir. Buna rağmen kalabalık bir sohbet ortamında Buhârî’ye Kur’an’ın lafzının mahlûk olup olmadığı sorulmuş, o da insanların Kur’an’ı telaffuz etmelerinin onların fiili olduğunu, fiillerin de Allah tarafından yaratıldığını söylemiş, bunun üzerine kalabalık arasında ihtilâf çıkmış, daha sonra da yaşanan olumsuzluklar yüzünden Buhârî Nîşâbur’u terketmek zorunda kalmıştır. Buhârî, Zühlî ile arasındaki Kur’an’ın mahlûk olup olmadığı meselesine dair görüş ayrılığını açıkladığı Halḳu efʿâli’l-ʿibâd adıyla bir eser kaleme almıştır.
Kur’an’ın mahlûk olduğunu savunan kimsenin imandan çıkacağını söyleyen Zühlî bu konuda tevakkuf etmenin de küfür sayılacağını ileri sürmüş, Kur’an okuyan kişinin telaffuzunu mahlûk kabul edenlerin bid‘atçı olduğunu, onlarla aynı mecliste oturulup konuşulamayacağını, dolayısıyla Buhârî’nin meclisine gidenlerin de Kur’an’ın mahlûk olduğu görüşüne sahip olmakla itham edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Zühlî bu sözleriyle İmam Müslim ve Ahmed b. Seleme hariç insanların çoğunun Buhârî’nin meclisine katılmasını engellemiştir. Zühlî bununla da kalmayıp Buhara Emîri Hâlid b. Ahmed’e bir mektup yazmış ve Buhârî’nin oradan da sürülmesine yol açmıştır. Rey’e gönderdiği diğer bir mektupla da Ebû Hâtim ve Ebû Zür‘a’nın Buhârî’nin hadislerini terketmelerini sağlamıştır. Buhârî, Zühlî’nin bu yaptıklarına rağmen el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ’ine onun rivayet ettiği otuz dört hadisi almıştır (İbn Hacer, IX, 516). Ancak “Ṣavm, Cenâʾiz, ʿItḳ ve Ṭıb” gibi bölümlerde yer verdiği bu hadislerin çoğunda tedlîs yapmış, Zühlî’nin adını açıkça anmak yerine ondan bazan Muhammed, bazan Muhammed b. Abdullah, bazan da babasının dedesine nisbetle Muhammed b. Hâlid diye söz etmiştir.
Eserleri. 1. ez-Zühriyyât. İbn Şihâb ez-Zührî’nin hadislerinin derlendiği bir eserdir. Zühlî’yi Nîşâbur’da ve diğer İslâm ülkelerinde şöhrete kavuşturan bu eserin VII. (XIII.) yüzyıla ait olduğu belirtilen ve otuz üç hadisten oluşan küçük bir bölümü Zâhiriyye Kütüphanesi’ndedir (Mecmua, nr. 83/10, vr. 140a-148b). Süleyman b. Saîd b. Müreyzin el-Useyrî, Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi’nde el-İmâm Muḥammed b. Yaḥyâ eẕ-Ẕühlî muḥaddis̱en maʿa taḥḳīḳi’l-cüzʾi’l-münteḳā min Zühriyyâtihî adıyla yüksek lisans tezi hazırlamış, ardından bu çalışma iki cilt halinde yayımlanmıştır (Mekke 1419-20/1999).
2. ʿİlelü ḥadîs̱i’z-Zührî. Zühlî, ez-Zühriyyât’ı tasnif ettikten sonra Mısır’a gittiğinde Ahmed b. Sâlih et-Taberî el-Mısrî, bu eserinde Zührî’den rivayette bulunan zayıf râvilerin hadislerini derlediğini söyleyerek kendisini uyarmış, Zühlî de hadis ilminde derinleştikten sonra ez-Zühriyyât’taki hadislerin illetlerini bu eserinde (Zâhiriyye Ktp., Hadis, nr. 83/10) açıklamıştır (Ebû Ya‘lâ, I, 407).
3. el-Cüzʾ. İbn Hacer el-Askalânî’nin, Silefî’nin torunu Abdurrahman b. Mekkî’den iki tarikle rivayet edip Fetḥu’l-bârî’sinde işaret ettiği eserin bir nüshası Kahire’de bulunmaktadır (Sezgin, I, 135; Kettânî [Özbek], s. 150-151).
4. Kitâbü’t-Tevekkül (Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 16; Kehhâle, XII, 105). Çok sayıda eseri olduğu belirtilen Zühlî’nin vefatından sonra 2000 cüz kitabının gömüldüğü rivayet edilmektedir (Zehebî, XII, 278; İbn Hacer, IX, 516).
BİBLİYOGRAFYA
Ebû Ya‘lâ el-Halîlî, el-İrşâd fî maʿrifeti ʿulemâʾi’l-ḥadîs̱ (nşr. M. Saîd b. Ömer İdrîs), Riyad 1409/1989, I, 407.
Hatîb el-Bağdâdî, Târîḫu Baġdâd (nşr. Beşşâr Avvâd Ma‘rûf), Beyrut 1422/2001, II, 352-355.
Zehebî, Aʿlâmü’n-nübelâʾ, XII, 273-285, 460.
a.mlf., Teẕkiretü’l-ḥuffâẓ, II, 530-532.
Sübkî, Ṭabaḳāt (Tanâhî), II, 228.
İbn Hacer, Tehẕîbü’t-Tehẕîb, IX, 511-516.
Hediyyetü’l-ʿârifîn, II, 16.
Kehhâle, Muʿcemü’l-müʾellifîn, XII, 105.
Sezgin, GAS, I, 134-135.
Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 150-151.
M. Yaşar Kandemir, “Emîrü’l-mü’minîn fi’l-hadîs”, DİA, XI, 157.
Osman Çetin, “Horasan”, a.e., XVIII, 239.
Herrâs Bûallâkī, “eẕ-Ẕühlî, Ebû ʿAbdillâh Muḥammed b. Yaḥyâ”, Mv.AU, IX, 506-508.