https://islamansiklopedisi.org.tr/bedrul-mevid
Uhud Gazvesi sonunda Ebû Süfyân savaş meydanından ayrılmadan önce müslümanlarla bir yıl sonra Bedir’de tekrar karşılaşmak istediklerini tehditkâr bir ifade ile söylemiş, Hz. Peygamber de bu teklifi kabul ettiğini Ömer’in gür sesiyle Ebû Süfyân’a duyurmuştu. Hicretin 4. yılında bu savaşa hazırlanma vakti geldiği halde Ebû Süfyân, şiddetli kuraklık sebebiyle yiyecek kıtlığını bahane ederek savaşa gitmek istemedi ve o sırada Mekke’ye gelmiş olan Nuaym b. Mes‘ûd el-Eşcaî’ye müslümanları Bedir’e gitmekten vazgeçirmesi halinde yirmi deve vereceğini vaad etti. Bunun üzerine derhal Medine’ye dönen Nuaym müslümanları bu seferden vazgeçirmek için Kureyşliler’in yoğun savaş hazırlıkları içinde olduklarını mübalağalı bir şekilde anlatmaya başladı. Münafıklar tarafından da desteklenen Nuaym b. Mes‘ûd’un propagandası önceleri etkili oldu. Ebû Bekir ile Ömer Hz. Peygamber’le konuşarak Bedir’e gidilmesi gerektiğini ifade ettiler. Hz. Peygamber’in ashabı toplayıp hiç kimse katılmasa bile tek başına Bedir’e gideceğini söylemesi üzerine sahâbîler derhal savaş hazırlığına başladılar. Medine’de Abdullah b. Revâha’yı (veya Abdullah b. Abdullah b. Übey) vekil bırakan Hz. Peygamber sancağı Ali’ye verdi; on süvari ve 1500 piyade ile 1 Zilkade’de (4 Nisan 626) Bedir’e vardı. Söz verip de gitmemeyi gururlarına yediremeyen Kureyşliler de Ebû Süfyân kumandasında elli süvari ve 2000 piyade ile Mekke’den ayrıldılar. Ancak Ebû Süfyân yolda Nuaym b. Mes‘ûd’un başarılı olamadığını ve müslümanların Bedir’e ulaştıklarını öğrenince yiyeceklerinin azlığını bahane ederek Usfân’dan geri döndü. Bunun üzerine Mekke’de kalmış olan Kureyşliler onlarla alay ederek yiyecek endişesiyle geri döndükleri için kendilerine “ceyşü’s-sevîk” (kavut ordusu) adını taktılar. Kureyş ordusunun Bedir’e gelmemesi üzerine Hz. Peygamber, yanlarında getirdikleri ticaret mallarını satmaları için müslümanlara izin verdi ve on altı gün sonra Medine’ye döndü.
BİBLİYOGRAFYA
Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 384-391.
İbn Hişâm, es-Sîre, II, 209-213.
İbn Sa‘d, eṭ-Ṭabaḳāt, II, 59-60.
Taberî, Târîḫ (Ebü’l-Fazl), II, 559-561.